Bugün savunma sanayisinde bir paradigma kırılması yaşanıyor. Türkiye, Batı’nın en prestijli ama en pahalı projelerinden biri olan F-35’in dışında bırakıldı. Kimileri için bu bir kayıp, bazıları için ise bir “bağımsızlık fırsatı.” Ancak Selçuk Bayraktar ve ekibinin çizdiği vizyon, bu konuda açık bir cevap sunuyor: Gelecek, pahalı ve kompleks insanlı savaş uçaklarında değil, yapay zeka ile güçlendirilmiş otonom hava araçlarında.
Bu vizyon, sadece bir teknolojik atılım değil, Türkiye’nin savunma bağımsızlığına, stratejik caydırıcılığına ve küresel rekabet gücüne açılan kapıdır.
F-35: Pahalı Bir “Soğuk Savaş” Mirası mı?
F-35, ABD’nin önderliğinde geliştirilen, 5. nesil savaş uçağı olarak lanse edildi. Ancak ardında bir dizi tartışma, devasa bütçeler, teknik sorunlar ve kullanımda astronomik maliyetler bıraktı. Bir F-35’in birim maliyeti 100 milyon doları buluyor. Yedek parçası, bakım altyapısı, uçuş sonrası kontrolleriyle birlikte her sorti sonrası saatlerce yerde kalması gerekiyor.
Dahası, F-35’in gerçek savaş kabiliyeti; hava üstünlüğü, radar görünmezliği ve elektronik harp yetenekleriyle övülse de, operasyonel verimlilik ve ekonomik sürdürülebilirlik açısından Türkiye gibi kaynaklarını etkin kullanmak zorunda olan ülkeler için ciddi bir yük.
En kritik meselelerden biri ise, bu uçakların dışa bağımlı olması ve yazılım erişiminin ABD’nin tekelinde bulunması. Türkiye’ye karşı en ufak bir siyasi kriz, sistemin tümüyle kitlenmesine yol açabilir.
İnsan Sınırları: Pilotun Dayanabildiği G, Maliyet ve Risk
İnsan pilotunun savaş uçağında karşı karşıya kaldığı en temel sınır, “G kuvveti”dir. Modern jetlerde bir pilot 6 ila 9 G arası ivmeye dayanabilir. Üstüne çıktığında bilinç kaybı başlar.
Bu sınır, hem manevra kabiliyetini hem de savaş taktiğini sınırlıyor. Ayrıca, pilotun eğitimi, sağlığı, güvenliği; ülke için büyük bir beşeri ve ekonomik yatırımdır. Her kaybedilen pilot, geri döndürülemez bir kayıptır.
Otonom Savaş: Kızıl Elma ve Bayraktar’ın “Yeni Paradigma”sı
Selçuk Bayraktar’ın “Kızıl Elma”sı ve geliştirdiği SİHA teknolojisi, modern savaş doktrininde devrimsel bir sıçramayı temsil ediyor. Kızıl Elma; insanlı savaş uçaklarının dayanabileceğinden çok daha yüksek G kuvvetlerine, daha çevik manevralara ve uzun süreli görev kabiliyetlerine sahip. En önemlisi, bu platformun merkezinde otonom yapay zekâ sistemleri yer alıyor. Böylece “sürü harekâtı”, eşzamanlı ve dağıtık saldırı yeteneğiyle klasik hava muharebe anlayışını kökten değiştiriyor.
Yapay zekâ entegrasyonu sayesinde bu uçaklar, insan reflekslerini aşan hızda karar verebiliyor ve riskli görevlerde insan hayatını riske atmadan etkili çözümler sunabiliyor. Üstelik maliyeti, bir F-35’in çok altında. Kızıl Elma; yazılımı, donanımı ve bakım altyapısıyla tamamen milli imkânlarla geliştiriliyor. Bu yönüyle sadece bir teknolojik başarı değil; aynı zamanda stratejik bağımsızlık ve teknolojik egemenliğin vücut bulmuş halidir.
Bu gelişme, savaş uçaklarının ulaşabileceği nihai mertebenin işaretidir. İnsanlı savaş uçağı üretimi, oldukça karmaşık, maliyetli ve büyük bir bilgi birikimi gerektirirken; Türkiye, bu süreci aşarak doğrudan geleceğin savaş konseptine adım atmıştır.
Bugün birçok ülke henüz insanlı savaş uçağı üretme sürecinde ağır adımlar atarken, Türkiye o süreci atlamış, “geleceği inşa eden” bir aktör olarak öne çıkmıştır. Bu anlamda artık dünya bizi takip etmek zorundadır.
Önemli olan, herkesin peşinden koştuğu teknolojiyi üretmek değil; herkesin peşine takıldığı teknolojiyi üretmektir. Kızıl Elma, işte tam da bu vizyonun eseridir.Neden Kaan’dan Daha Kıymetli?
Kaan Projesi, insanlı 5. nesil savaş uçağı vizyonuyla önemli bir adım. Ancak dünyada yükselen eğilim, pilotun uçaktan çıkarıldığı, tamamen yapay zekaya emanet edilen platformlara yöneliyor.
Çünkü geleceğin savaş alanında, karar hızının ve “ölümcül çevikliğin” sınırını insan değil, makine belirleyecek. Kızıl Elma gibi insansız, otonom sistemler; sürü algoritmalarıyla toplu hareket, hızlı hedef değişimi, elektronik harp ve siber savunma yeteneklerini bir arada sunuyor.
Bu nedenle, Kızıl Elma’nın stratejik değeri Kaan’dan daha ileride: Daha düşük maliyet, daha hızlı geliştirme döngüsü, daha yüksek manevra ve karar yetisi, insan hayatını riske atmadan maksimum etki.
Türkiye’nin Geleceği: Bağımsız ve Otonom Savunma
Türkiye’nin F-35 gibi projelerden dışlanması; kısa vadede bir zorluk gibi görünse de, uzun vadede kendi kaderini yazma fırsatıdır. Selçuk Bayraktar ve ekibi; yalnızca birer mühendis değil, geleceğin savunma doktrininin mimarıdır.
Türkiye, kendi oyununu kuruyor: Yapay zekâ ile desteklenmiş, tam bağımsız ve otonom hava kuvvetleriyle “yüksek teknoloji eksenli caydırıcı güç” modelini hayata geçiriyor.
Bugün hepimizin görevi, Selçuk Bayraktar gibi vizyon sahiplerini desteklemek, Kızıl Elma ve benzeri milli projelerin arkasında yekvücut durmaktır. Çünkü gelecek, F-35 gibi pahalı ve karmaşık platformlarda değil, özgürlük ve bağımsızlık ruhunu taşıyan, yapay zeka ile güçlenmiş Türk teknolojisindedir.
Saygılarımla
Taşkın Koçak