Salgın sona erdiğinde, dünya siyasal, sosyal, ekonomik ve finansal krizler yaşayacağı gibi ayrıca bütün bu unsurlarda bir paradigma değişikliğine de gidecek
Küresel ekonomideki durağanlık salgın sonrası da devam edecek ve krizden çıkış hızı yavaş yavaş artacaktır. Bu yıl birçok ülkenin ekonomik büyümesinin eksi yönde olacağı aşikar. Bu konuda IMF hangi ülkelerin ne kadar daralacağına dair tahminlerini geçen günlerde açıkladı, bu rakamlar birçok ülke için ciddi manada ekonomik bir kayıp ve gerilme demektir. Virüsten etkilenen ülkeler ve Türkiye, Mayıs ayının sonu gibi normal hayata dönüşe kademeli geçmeye başlayacaklar. Bunun yanı sıra bazı bilim çevreleri virüsün ikinci ve üçüncü dalgasının olacağını savunmaktalar. Bu salgınların ikinci dalgasının sonbaharda, üçüncü dalgasının ise kış gibi geleceği sanılmaktadır. Allah korusun, inşallah böyle bir durum ile karşılaşmayız. Eğer bu tahmin de gerçekleşir ise hakikatten çok ağır sonuçları olur.
Endüstri devriminin başlaması ile birlikte büyüyen ve küreselleşen dünya ekonomisi bugüne kadar birçok felaketler, savaşlar ve krizler yaşadı, akabinde büyük bedeller ödeyerek her defasında yeniden toparlanmayı başardı. Bu defa dünya toplanırken aynı zamanda farklı bir duruma doğru da evirilecektir. Yani virüs öncesi hayatımızdan farklı bir yaşam modeline geçeceğimizin sinyallerini güçlü bir şekilde hissetmeye başladık. Bu virüs, dünyayı yeniden dizayn etme operasyonu olarak ister laboratuvar ortamında oluşmuş olsun veya laboratuvardan kaçan olsun ya da doğal bir virüs olsun, nihayetinde küresel ekonomiyi ve ülkeleri sarsacaktır. Kimi ülkeler bu durumdan daha da güçlenerek çıkacak, kimileri ise güçlerini kaybedecektir.
Bütün bunlar olurken insanlığın akıbeti ne olacak, nasıl bir gelecek ve nasıl bir hayat bekliyor dünyayı? Bu konuda aşağıda sıraladığımız bazı senaryolar var ve biz bu senaryolarla istemesek de karşı karıya kalacağız. Ekonominin açılmasına geçiş sırasında ve ekonominin tamamen açılmasından sonra bunların ne kadarının gerçekleşeceğini hep birlikte göreceğiz. Bunu şu anda tahmin etmek kolay değil ama tüm olup bitenleri ve konuşulanları topladığımızda aşağıdaki maddelerin salgın sonrası hayatımızı ve yaşam biçimimizi etkileyeceği aşikardır. Bununla birlikte maddeleri irdelerken bazı iş tavsiyelerimiz de olacaktır.
Salgın ile birlikte evlerini homeofis yapan ve bu çalışma düzenine alışan birçok kişi ve kuruluşlar evlerde çalışmaya devam edecekler. Sanal zemine kayan işletmeler farklı uzak coğrafyalarda personel istihdamı yaparak daha az maliyet ile kaliteli hizmetleri ev ortamında çalışan personellerden alabilecekler. Bu durum daha verimli çalışmayı ve sürekli işle irtibatı sağlamış olacak. Ev ofislerin ticari bina, servis, ulaşım ve trafik derdi olmayacak, işletmeler daha az enerji tüketimi yapacak ve giderleri düşecek. Öte yandan aile bireyleri birbirleri ile daha fazla zaman geçirebilecekler.
Günlerdir evlerinden çıkmayan ve kalabalık yerlere gitmeyen insanlar evlerinden çıkmadan e-ticaret firmalarından her türlü alışverişlerini yaptılar, bu da onları online alışverişe iyice alıştırdı. Salgın sonrası yine insanların çoğu kalabalık ortamlara girmekten çekinecek ve online alışverişe devem edecekler.
Her geçen gün dünyada hız kazanan online alışveriş sistemi bu süreçle çok ciddi ivme kazanarak perakende piyasasını etkileyecektir. Online alışverişin perakende üzerindeki etkisi misli ile artıracak, bunun sonucunda insanlar alışveriş merkezlerine ve marketlere gitmeden ihtiyaçlarını giderebilecekler.
AVM’lerde bulunan mağazaların kira, enerji ve ortak giderleri, ayrıca personel maaşlarının ürün üzerindeki maliyetleri düşmüş ve satıcı ile alıcı arasındaki aracılar ortadan kalkmış olacaktır. Alıcılar daha ucuza mal aldıkları gibi çarşı ve AVM’lerde gezerlerken sunum ve reklam etkisi ile fazladan yapmış oldukları ihtiyaç dışı alışverişten de kurtulmuş olacaklar. Bu süreçte etkilenen AVM’ler ise insanları evlerinden çıkarmak için çeşitli kampanyalar ve eğlenceli ortamlar sağlayacaklar. Ne kadar başarılı olur onu bilemiyoruz.
Perakende sektöründe faaliyet gösteren tüm sektörlerin, buna marketlerde dâhil olmak üzere, bir an evvel online satış sitelerine kayıt olarak veya kendi e-ticaret sitelerini açarak bu alana yatırım yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Online alışverişin artması ile birlikte kargo, dağıtım merkezleri ve ulaşım hizmetleri sektörü daha fazla güçlenecek ve gelişecektir. Talebi karşılamakta zorlanan sektör dağıtım araçlarını ve personellerini teknoloji ile donatacaktır. Yüksek sermayesi olan ve iş arayışında olan şahıs veya firmalara kesinlikle bu alanı yani dağıtım sektörünü tavsiye ediyoruz. Geleceğin etkilenmeyecek ve bitmeyecek sektörlerinden biridir dağıtım işi.
Ev ofislerin çoğalması, online alışverişin artması ve dağıtım kanalarının çoğalması ile birlikte daha fazla internet ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Özellikle salgın süresince evlerde kalanlar ve iş yapanlar internet hızından çok şikâyetçi oldular. Bunun sonucunda megabit yerine gigabit hızı artık elzem bir hale geldi. Bütün bu değişimler ile birlikte her an çevrimiçi olan bizler 5G ve ileride ise 6G bile tanışacağız. Bu alanda birçok ülke ve firmalar yeni yatırımlar yapacaklar. Starlink firmasının dünya çevresini saran uydu internet ağı sistemi ve Google’ın stratosfere yerleştireceği balon sistemi, ayrıca klasik baz istasyonları sistemlerinin yeni teknolojileri hayatımıza hızla girecektir.
Hasta ve yaşlıların her zaman bir doktora gitme ve enfeksiyona maruz kalma durumuna karşı mobil sağlık dönemi ile insanlar doktorları ile uzaktan temas kurma dönemine girecekler. Çok acil bir durumu olmayan hastalar için evlerden kurye hemşireler ile alınan numunelerin hastanelere ulaşması ile tahlil ve tetkikleri yapılacak. Ayrıca bu konuda ortaya yeni çıkan mobil inovatik medikal aksesuar ürünler, verileri mobil cihazlar üzerinden hastanelere hızlı bir şekilde ulaştırabilecekler.
Şu an farklı ülkelerde bu sistemler halihazırda kısmen de olsa kullanılmaktadır. Sonuçlara ulaşan doktor hastası ile sanal ortamda görüşmeyi sağlayabilecek. Bu durum sağlık hizmetlerinin verimini artıracak, maliyetlerini düşürecektir ve zamanın iyi kullanılması ile doktorların daha fazla hasta bakmasına imkân verecektir. Kim bilir, belki bir gün mobil cihazlar ile uzaktan teşhis ve tedaviler de yapılabilir. Bu sistem ve değişim doktor azlığından dolayı sıkıntı çeken Sağlık Bakanlığı için iyi bir çıkış olabilir. Özel hastaneler ise kendilerini bu sürece daha hızlı adapte edebilirler. Bu konuda ülkemizde uzaktan hasta ile iletişim kurmanın hukuki altyapısı üzerinde çalışmalarda başlamış durumdadır.
Finans kuruluşları ve bankalar teknolojiyi her zaman en iyi kullanan ve bu alana sürekli yatırım yapan dinamik işletmelerdir. Teknolojinin yoğun kullanıldığı birçok sektör arasında en fazla dijitalleşme hep finans sektöründe olmuştur. Halihazırda var olan teknolojiyi ülkemiz insanı tam manası ile kullanamıyordu ve bu konuda finans sektörü açıkçası zorlanıyordu. Salgınla birlikte kalabalık ortamlardan uzak duran insanlar mobil ve internet bankacılığını öğrenmeye ve yoğun kullanmaya başladılar. Salgın sonrası finans sektörü daha fazla kâr, kaliteli hizmet ve az istihdam için teknolojik bankacılığa çok yatırım yapacak ve yeni ürünlerini devreye alacaktır.
Devletleri yöneten siyasiler, iş adamları ve sosyal gruplar yakın olmayan temasız sanal toplantılara bu süreçte iyice alıştılar. Toplantı kültüründeki bu değişim otellerin, kongre salonlarının, konferans salonlarının ve restoranların işlerini etkileyecektir. Bütün bunların ekonomi üzerinde olumsuz etkileri olduğu gibi olumlu yönleri de olacaktır. Sanal toplantılar çok maliyetli olmayacağı gibi uzak coğrafyalardaki katılımların sağlanması, bilgiye erişimin hızlanması, uzun seyahatlerin azalması, ulaşımın düşmesi sebebi ile çevre kirlenmesinin azalması vb. birçok olumlu yanları olacaktır.
Salgının ağır sonuçlarından kesinlikle ders çıkaran küresel firmalar tedarik zincirlerini ve üretim üslerini yeniden değerlendirip çeşitlendirme yoluna gidecekler. Birçok firma bugüne kadar tamamen Çin odaklı bir tedarik zinciri ve ürettim üssü oluşturmuştu. Salgın sonrası işletmeler her defasında Çin’de meydana gelecek ani olumsuz bir durum ile yine karşılaşmamak, aynı duruma düşmemek ve tedarik zincirlerinin sürekliliğini sağlamak için yeni bölge seçecek ve daha temkinli olacaklar.
Üretim üslerini ve yatırımlarını dünyanın farklı ülkelerine kaydıracaklar, tabii ki bu taşınmanın firmalara ağır yükleri olacaktır fakat başka çareleri yok. Yeni tedarik bölgelerinin oluşumu şu şekilde beklenmektedir; Avrupa firmaları Türkiye’yi, Kuzey Afrika ülkelerini ve Doğu Avrupa ülkelerini tercih edecektir. ABD firmaları ise Latin Amerika ve Meksika ülkelerine önem verecektir. Japon şirketleri muhtemelen Güneydoğu Asya ülkeleri ile temasa geçecektir. Çin üreticileri ve firmaları ise bu durumdan kurtulmak için Çin dışında farklı ülke ve bölgelere yatırımlar yaparak tedarik zincirlerini devam ettirmeye çalışacaklar.
Bu arada Türkiye hem Avrupa’nın hem de Çin’in odağı olabilir. Bu konuda önceki yazımda Ticaret Bakanlığı’na ve Sanayi Bakanlığı’na seslenmiştim, bir kez daha çağrımı yeniliyorum. İlgililer şu an yaşanan küresel gelişimleri ve değişmeleri yakından takip ederek iş dünyası ile uyum içerisinde plan ve projeler üretmeliler. Bu konuda her iki bakanlığımıza da önemli görevler düşüyor.
Saygılarımla, hayırlı Ramazan’lar…