Taşkın Koçak

Rol Model Olarak Girişimci ve Tüccar Hz. Muhammed SAV (Peygamberlik Öncesi)

İbrahim (a.s.) peygamberin temellerini attığı ve inşa ettiği Kâbe’nin Mekke’de bulunması şehrin bölgede önemli bir inanç merkezi haline gelmesini sağlamış ve Mekke bu müstesna özelliği ile Arap yarımadasındaki birçok kabilenin ve milletlerin odak noktası olmuştu. İbrahim (a.s) peygamberin insanlığa bildirdiği ve oğlu İsmail (a.s) peygamberin de bildirmeye devam ettiği tevhit dini, onlardan sonra zamanla bozulmuş fakat bu bozulmaya rağmen Mekke ve Kâbe hac özelliğini her ne kadar inançta sapma olsa da devam ettirmişti. Arap yarımadasında bulunan birçok kabilenin ve milletlerin kendine has çeşitli materyallerden yapmış oldukları ve tapındıkları; adına put dediğimiz heykellerini Kâbe’ye koymaları sonucu, şehrin önemi artmış bu sebeple devamlı ziyaretçisi olmuştu.

Mekke; bulunduğu konumu itibarı ile coğrafyası ve iklimi, tarıma uygun olmadığından halkı genellikle ticaretle, kısmen de hayvancılık ile geçimini sağlardı. Şehir; dönemin iki önemli ticaret merkezi olan Yemen ve Şam arasındaki kervanların geçiş güzergâhında olması sebebi ile, çok önemli bir yere sahipti. Buradan geçen kervanlar şehrin ekonomisine katkı sağlamaktaydı. Bunun yanısıra, Hac ve ibadet için gelen insanların yaptığı alışverişler ayrıca Mekke civarında yılın belli zamanlarında yapılan ünlü Ukaz, Mecane ve Zül mecaz panayırları şehri Arap yarımadasının ticaret merkezi haline dönüştürmüştü. Arap yarımadasının zengin ve ünlü tüccarları Mekke’de bulunurdu.

Allah Resulü (sav), Kureyş kabilesinin saygın bir ailesinin mensubuydu. Sülalesi, Mekke siyasetinde ve ticaretinde etkin ve söz hakkın sahipti. Kureyş kabilesinin başarılı tüccarları vardı Hz. Muhammed’in (sav) amcalarının çoğu tüccardı. Babasının, annesinin ve dedesinin vefatının ardında yanında yaşadığı amcası Ebu Talibin istemesi üzerine, 12 yaşında bir çocukken girişimciliğine amcasının kervanına katılmak sureti ile başlamış, heyecan ile yola çıktığı bu ilk tecrübesinde gördüklerinden ve yaşadıklarından hayli etkilenmişti. Kervan Mekke’ye dönerken iyi bir tüccar olma ve ticaret yapma kararını çoktan vermişti. O artık ufku açık, güçlü bir sorumluluk bilincine sahip küçük bir girişimciydi. Sonrasında bu iş seyahatlerine diğer amcası Zübeyir’in yanında devam etmeye başlayan Hz. Muhammed, her geçen gün girişimci yanını geliştiriyor, güçlü bir tüccar olma yolundaki gayretlerini artırıyordu. Gençlik yıllarına geldiğinde ise, o artık Mekke’nin tanınan başarılı, dürüst ve el emin girişimci bir tüccarıydı. Çok zor bir dönemde ticaret hayatına atılmıştı.

Ticaretin haksız, çoğunlukla da kuralsız yürüdüğü bir zamanda, dürüst ve hak odaklı ticaret yapıyordu. Toplum nazarında emin sıfatını almış herkesin güvenini kazanmıştı. Bu ilkeli ve sorumluluk sahibi tüccarlığı onu ön plana çıkarıyor, ona hayran kalan Mekke eşrafı kendisi ile iş birliği yapmak için can atıyordu. Hz. Muhammed girişimciliğinin zirvesindeyken, Mekke’nin en ünlü, zengin ve şahsiyetli tüccar hanım olan Hz. Hatice ile yolları kesişiyor ve Hz. Hatice ile uzun yıllar sürecek iş ortaklığını (murabahada mudarib olarak) yapıyordu. Hz. Muhammed (sav) uzman bir tüccar olarak bilgi ve tecrübesi ile Hz. Hatice’nin servetini yönetmeye başlamış bu ortaklık ile yükü ve sorumluluğu bir hayli artmıştı. Hz. Hatice’nin kervanı Mekke’nin en büyük kervanıydı. Bu kervanın yöneticisi olarak ithalat ve ihracat için uzak bölgelere seferlere başlamış, yapılan seferler kazançlı ve bereketli geçmiş, başarı elde edilmişti.

Birlikte çalıştıkları süreçte Hz. Hatice’ye iyi kazandıran Hz. Muhammed ahlakı, dürüstlüğü, nazik yapısı, başarısı ile Hz. Hatice’nin dikkatini çekmiş ve gönlünde yer etmişti. Bu işbirliği bir müddet sonra Hz. Hatice ile evlenmesine vesile olmuştu. Hz. Hatice, Mekke’nin en zengin hanımı ve önemli bir şahsiyeti olması sebebiyle birçok erkeğin evlenmek istediği bir hanımdı, ama o birçok üstün meziyetleri olan Hz. Muhammed’i tercih etmişti. Bu evliliğin ardından iş ortaklıkları daha da güçlendi. Evliklerine rağmen Hz. Muhammed, Hz. Hatice’nin servetini üzerine almadı önceki ticari ortaklıkları ne ise ticari birlikleri yine o şekilde yürüdü.

Hz. Muhammed (sav) Arap yarımadasında tanınan bir iş adamı olarak ithalat ve ihracat için Hint okyanusu, Basra körfezi ve Akdeniz kıyılarındaki birçok ülkeye seferler yapmış, bu ticari seferlerinde bugünkü Yemen, Suriye, Irak, Umman, Bahreyn, Ürdün, Etiyopya ve İpek yolunda bulunan birçok ticaret merkezlerine defalarca gitmişti.

Kervanla yaptığı iş seyahatlerinin dışında Mekke’de bulunan toptancı halinde ticari faaliyetlerini sürdürür, ayrıca yılın belli zamanlarında kurulan bölgenin en önemli panayırları olan Zül mecaz, Ukâz ve Mecenne panayırlarında da çok başarılı ticaret yapardı. 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendikten sonra 40 yaşına kadar olan sürede Hz. Hatice’nin ve kendisinin servetini artırarak zenginliklerine zenginlik kattı. Ticarette başarıyı elde etmiş dürüst, merhametli ve ilkeli bir iş adamı olarak ünü birçok bölgeye yayılmış, herkes onu duymuş ve onu konuşmaktaydı.

Hz. Muhammed’in başarısının sırrının ticari ahlakından ve güvenirliğinden geldiğini gören birçok tüccar onu örnek almaya ve takip etmeye başlamıştı.

Ticaret hayatında başarılı bir iş adamı olarak zengin olmuş ve müreffeh bir hayat sürmesi gerekirken, o farklı, hüzünlü ve dertli düşüncelere dalmıştı. Bu durum onu yeni girişimciliği olan sosyal girişimciliğine hazırlamaya başlamıştı. İçinde bulunduğu toplumun nesnelerden yapılan putlara tapması, insanın onurunun ve insan hayatının değersiz olması, güçlünün zayıfı ezmesi, akla ve vicdana sığmayacak ahlaksız hayatların olması, can, mal ehemmiyetinin olmayışı, hak ve adaletin tükendiği toplumun ve toplumların bu gidişatı; onu derinden etkilemekte, insanlığın sorunlarını kendine dert edinmekteydi. İnsanlığı içine düştüğü bu buhrandan nasıl kurtarabiliriz sorularını kendisine defalarca soruyor, çareler düşünmek için şehrin dışında ıssız bir yer olan Cebel-i Nur dağına gidip, orada zaman zaman inzivaya çekilmekteydi. İşte bu durum artık peygamberliğinin de ön işaretleriydi Allah, resulünü artık çağırmaya başlamış, ona peygamberlik görevini tevdi edeceğini hissettirmeye başlamıştı.

Aslında o Allah tarafından seçilmiş ve övülmüştü ve insanlık onu ümitle beklemekteydi. Allah dileseydi peygamberliği daha erken yaşlarda da kendisine verebilirdi. Fakat peygamberine hayatı tanıması, görmesi ve dertlenmesi için kemalat yaşı olan 40 yaşına kadar bir süre tayin etmişti. 12 yaşından itibaren 40 yaşına kadar olan süre zarfındaki ticari hayatı, onun için adeta bir okul olmuş ve Allah Resulü’nün “kişisel gelişimini”sağlamasına imkân tanımıştı. Allah Resulü (sav) tüccarlık yapmamış olsa, Mekke’de yaşayacak, küçük bir belde olan Mekke’de sade bir hayatı olacaktı. Oysa ki tüccar olarak birçok ülkelere ticari seyahatler yaptı. Bu seyahatlerinde Mekke dışındaki farklı milletleri, sosyal tabakaları, insanları ve dünyayı tanıdı. Ticaretin ve tüccarlığın Allah resulünün ‘’kişisel gelişiminde’’ ve “vizyon sahibi” olmasında çok önemli etkisi oldu. Ticaretteki başarısı ve dürüstlüğü ona hem Arapların içerisinde hem de farklı milletlerde önemli bir şahsiyet kazandırmıştı. Allah, Hz. Peygamber’e (sav) peygamberliğini 40 yaşında tevdi etmişti ve bunun mutlaka bir hikmeti vardı. Bir anlamda; Allah, peygamberini hayatın içerisinde hazırlıyordu diye de düşünebiliriz.

Allah isteseydi bazı peygamberlere erken yaşlarda peygamberliği verdiği gibi, Hz. Muhammed(sav)’e de erken yaşta peygamberliği verebilirdi. Bunun tasarrufu Allah’ın zatına aittir. Biz olanı; yani Allah’ın bu husustaki muradını kendi yorumumuz ile değerlendirmeye çalışıyoruz. Tabii ki her zaman dediğimiz gibi her şeyin doğrusunu Allah bilir.

Günlerce süren düşünce ve Nur dağındaki inzivalarının sonunda Peygamber efendimize peygamberlik tevdi edilmiş ve Resulullah, insanları Allah’a davete başlamış, sorumluluğu ve yükü artmıştı. Allah’a davete başladığından itibaren, içinde bulunduğu toplum tarafından baskılara ve ağır eziyetlere maruz kalmıştı. Tebliğ süresince tüccarlığı döneminde kazanmış olduğu tüm servetini bu tebliğ çalışmalarında harcamaktaydı. Bu duruma şahit olan ve bu yolda en büyük destekçisi olan hanımı Hz. Hatice de, o büyük servetini Allah resulünün tasarrufuna bırakıyor ve Allah yolunda yapılacak çalışmalar için harcanmasını istemekteydi.

Yıllarca emekler verilerek zorlukla kazanılan tüm servetlerini her ikisi de hiç çekinmeden Allah yolunda sarf etmeye başlamışlardı. Oysa torunlarına dahi yetecek bu servet ile mutlu mesut bir hayat yaşayabilirlerdi. Fakat onların her ikisi de girişimci olarak kazanmaya odaklanmışlardı. Bu seferki manevi kazançları ise çok ama çok büyüktü ve onlar bunun ne olduğunu çok iyi biliyorlardı. Bu uğurda neleri varsa hepsini defalarca vermeye hazırdılar. Allah’ın rızası ve cenneti kazanmak için; servetleri bir yana canlarını da ortaya koymuşlardı. İkisi de ellerinde ve avuçlarında neleri varsa hepsini bu yola koymuşlardı.

Bu süre zarfında kendisi ile birlikte olan tüccar ashabı da, varını yoğunu ortaya koymuşlar ve Allah yolunda harcamışlardı. Medine’ye hicret edildikten sonra, peygamber efendimiz Mekke’den gelen sahabelerine ticaret yapmalarını tavsiye ederek teşvik etti. Medine halkı, Mekke’den gelen tüccar sahabelerin dürüstlüklerine, başarılarına ve ticari kapasitelerine hayran kalmıştılar. Allah resulü (sav) Medine’de mescidi yaptıktan hemen sonra ilk iş olarak Müslümanların hakim olduğu ve kurallarını kendisinin belirlediği Medine pazarını kurmuştu. Yıllarca edinmiş olduğu ticari tecrübesinin, bilgi birikiminin ve girişimciliğinin önemi burada ortaya çıkmış, İslam iktisadının ve ticaret fıkhının ilk temelleri burada atılmıştı.

Resulullah (sav) peygamberliğinin yanısıra girişimciliği, işadamlığı ve iktisatçılığı ile Müslümanlar için muhteşem bir örnektir. Biz onun bu yönünü tam manası ile bir türlü fark edemedik. Eğer bunun farkına varmış olsaydık; günümüzde dünya ekonomisine Müslümanlar yön vermiş olurdu ve söz hakkımız olurdu. Maalesef bu konuda Hz. Peygamber’i tam anlamış değiliz. Bu durum çok üzücü, ama elden bir şey gelmiyor. 80 trilyon dolar geliri olan 57 İslam ülkesinin toplam milli gelirleri 4,5 – 5 trilyon dolar civarındadır ve bu da ikinci büyük üzüntümüzdür. Allah Resulü’nün (sav) ashabının ve sahabelerinin çoğunluğu tüccardı. Hatta birçoğunun çok büyük servetleri vardı. Şu da bir gerçek ki ashabı ve sahabeleri de aynı Allah resulü ve hanımı Hz. Hatice gibi yıllarca kazandıklarını, birikimlerini ve zenginliklerini iyi bir ticaret olan Allah ile ticarette; yani Allah rızasını ve cenneti kazanmak yolunda, Allah için harcadılar. Ne mutlu onlara. Onlar tercihlerini, hiç tereddüt etmeden, ebedi âlemden yana kullandılar, yatırımlarını ona kaydırdılar.

Peygamber efendimiz ticareti çok önemserdi ve etrafında bulunanları da teşvik ederdi. Sahabesine yaptığı nasihatleri, tavsiyeleri ve teşvikleri; esasında bize de yapılmış saymalıyız. Bundan dersler çıkarmalı ve mesajı iyi anlamalıyız. Dürüstlüğünü ve eminliğini örnek almalıyız. O; söz verdiğinde sözünde duran, yaptığı işi hakkı ile yapan, alacağında da vereceğinde de titiz bir şahsiyetti. Gel gör ki; şu an Müslüman iş dünyasının, Müslümanların ve İslam ülkelerinin hali perişan ve içler acısı. Öncelikle şu ayeti iyice içselleştirmemiz gerekiyor; “Öyle ise; emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” Hud 112

Müslümanların bu hali zorunlu bir sonuç mu? Hayır değil eğer İslam’ın gereğini ve peygamberimizin mesajını iyi anlasaydık, bugün burada olmazdık. Ne oldu ise bir şeyler ters gitti, bize ticareti ve ahlaklı olmayı tavsiye eden peygamber efendimizi (sav) unuttuk veya unutturulduk.

Peygamber efendimizin hayat mücadelesini ve girişimciliğini hayata yeni atılacak gençlere iyi anlatmamız, onu iyi örneklememiz gerekmektedir. “Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resul’ünde güzel bir örnek vardır.” (Ahzab; 21)

Bir tüccar olarak; Hz. Muhammed’in (sav) peygamber olmadan önceki hayatındaki girişimciliğine ve tüccarlığına hayranım. Öğütleri ve tavsiyeleri baş tacıdır. Bizlerin dünya ve ahiret mutluluğu için çileler, sıkıntılar ve acılar çeken sevgililer sevgilisi peygamberimizi (sav) hürmetle anıyor ve ona ümmet olmaktan gurur duyuyorum. “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, Sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” Nisa:69

Hürmetlerim ile.

Facebook
Twitter
Telegram
WhatsApp
Email

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir