Avrupalılar salgın sebebi ile Çin mallarını boykot ediyorlar, Türk sanayicisi ve ihracatçısı bu durumu nasıl fırsata çevirebilir?
Çin’den yayılan virüsün Dünya’yı ekonomik, sosyal ve sağlık yönünden felç ettiği bugünlerin bitiminden sonra Türk sanayicisi ve ihracatçısına yeni fırsatlar doğar mı?
İkinci Dünya savaşından sonra ilk defa bu denli bir kaos ile karşı karşıya kalan Avrupa ülkeleri virüs nedeni ile ağır bedeler ödediler. Tüm Dünya’da olduğu gibi Avrupalılar da ailelerini, yakınlarını ve dostlarını kayıp ettiler; bu durum refah düzeyi yüksek olan, sosyal hayatından ödün vermeyen, özgür yaşam standartlarına sahip Avrupalılar için çok ciddi bir yıkım oldu. Salgın Avrupa’yı psikolojik, sosyolojik ve ekonomik olarak derinden etkiledi. Ülkelerin ekonomileri bozuldu, gelirleri düştü, giderleri arttı, birçok firmaları iflas etti bazıları ise ekonomik güçlerini kayıp ettiler, aynı zamanda milyonlarca insan işsiz kaldı bu ağır tablo ve travma kolay kolay Avrupalıların hafızalarından silinmeyecektir.
Dünya’nın güçlü ekonomilerinden oluşan Avrupa Birliği bu krize hazırlıksız yakalandığı için kendi içersinde bir birlerine yardım etmekte dahi aciz kaldı nerdeyse AB parçalanma sürecine geldi. Avrupa ülkeleri ve insanları Çin’i salgındaki ihmali sebebi ile öfke ile suçladılar hatta Çin’e trilyonlarca dolar tazminat davaları açmak için çalışmalara başladılar, ayrıca ABD bu konuda en ağır faturayı Çin’e kesmeye hazırlanıyor; bu sürece her geçen gün vaka sayısı hızla artan Rusya’nın da girmesi bekleniyor. Şu anda ABD ve AB ülkeleri BM nezdinde hukuki çalışmalara başlamış durumdalar. Bu davalar ve Çin’e olan öfke Çin ihracatına darbe vuracaktır.
Avrupa ülkeleri Çin’den yıllık 400 milyar dolar civarı mal ithal etmekteler ve AB, ABD’den sonra Çin’in ikinci en büyük pazarıdır aynı zamanda birçok Avrupalı firmanın da üretim üssüdür. Çin, bu pazarı salgının sorumlusu olarak görülmesi sebebi ile büyük oranda kayıp edecektir.
Avrupalılar, Çin mallarına karşı ciddi antipati duymaya başladılar. Çin ürünleri her ne kadar ucuz ve işlevsel olsalar da salgın ile birlikte Made in China veya Made in PRC ibaresine karşı içlerindeki öfke hep var olacaktır.
Bugünlere de Avrupa’da sosyal medyada ve birçok mecralarda Çin mallarına karşı boykot kampanyası başlamış durumdadır. Hatta Çin mallarını boykot için sizde bir imza atınız ve boykotta destek veriniz kampanyası başlatan web siteleri dahi var. Bundan sonra bu tür boykot çalışmalar hızla artacaktır.
Peki, Türkiye bunu nasıl fırsata çevirebilir öncelikle Ekonomi Bakanlığının bu durumu çok iyi okuması ve acil bir eylem planı için DEİK, TOBB, TİM, MÜSİAD, TÜMSİAD, İGİAD, ASKON, ANESİAD, ÖNSİAD ve TÜSİAD gibi kuruluşlar ile işbirliği yaparak, bu konudaki uzman kişiler ile çalışma heyeti oluşturması lazım.
Türkiye salgın sonrasına bu boykotu iki şekilde fırsata çevirebilir.
Öncelikle bizim üretimimizde olan ve Çin’in Avrupa’ya ihraç ettiği ürünler tespit edilmelidir.
Örneğin; otomotiv, yedek parça, tekstil, ayakkabı, mobilya, mobilya aksesuarları, züccaciye, cam ürünleri, oyuncak, elektrikli küçük ev aletleri, nalburiye, hırdavat ürünleri, medikal ürünler vs. başka birçok ürün grupları ile hızla pazara girebiliriz.
1-Türkiye bu boykotu iyi değerlendirip yukarıda kategorilerini yazdığımız sektörler için AB ülkelerimdeki ithalatçı firmalar ile temasa geçebilir ayrıca belirtilen sektörlerdeki perakende piyasaya hakim olan B2C e-ticaret firmaları ve büyük marketler ile görüşebilir.
2-Çin, ABD, AB ülkeleri ve Rusya tarafından ekonomik ve siyasal kuşatılmasının sonucunda var olan pazarlarını kaybetmemek için yeni stratejiler ihtiyaç duyacaktır. Teknoloji ürünleri ve bilişim ürünleri üretimine sahip olan Çinli firmalar, Türk firmaları ile yatırım ve ortaklık yaparak mallarını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihracatına devam edebilirler. Bu durum ülkemize Çin’in son zamanlara da ciddi ivme kazandırdığı ve ilerlettiği teknolojine sahip olma imkânı da sağlar.
Türkiye bu fırsatı değerlendir ise ihracatını ve istihdamını artırır. Tabii ki konunun daha detaylı ele alınması ve iyi analiz edilmesi lazım. Aynı zamanda bu salgından ekonomik olarak çok etkilenmiş olan ve sıkıntıya düşecek birçok sektör içinde yeni bir iş kapısı olur. Özellikle çok ağır toparlanacak inşaat sektöründeki büyük firmaları bu tarz işbirliklerine yönlendirebiliriz.
Eğer salgını çok ağır ekonomik bedeller ödemeden atlatabilirsek ve bu süreçte ülkemizin mali durumu aşırı bir zarar görmezse…
Şu an baş gösteren döviz ihtiyacımızı da iyi bir şekilde karşılanabilirse, salgından sonra Türkiye yabancı yatırımların ve uluslararası ticaretin odağı olur.
Bütün bunların olabilmesi için ekonomi bakanımızın bu hususta acilen operasyonel bir heyet kurup bu sürece şimdiden hazırlık yapması lazım aksi takdirde geç kalınmış olur.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; esen rüzgâr Türkiye gemisinin hızını artıracaktır, bize düşen doğru rotayı çizip, yelkenleri fora edip, odak noktasına doğru yola çıkmaktır.
Mazlumların, düşkünlerin ve ümmetin umudu olan Aziz Milletimizin bu acı günleri en kısa sürede atlatıp yeniden eski dönemlerinden daha parlak bir şekilde ve hak ettiği yere bir an önce ulaşması temennisiyle…
Selâm, dua ve hürmetlerim ile.