Taşkın Koçak

İslam’a İsnat Edilen Kaynaksız ‘’Sözde’’ Yazı ve Filmler

Birileri dine hizmet adı altında aslı astarı olmayan sözde ‘’bilimsel hidayet’’ yazılarını ve filmlerini dine isnat ederek sosyal medya hesaplarından, haber sitelerinden ve çeşitli platformlardan paylaşarak utanç verici davranışlarda bulunmaktadırlar. Bu tür paylaşımları yapanlar farkında olarak veya olmayarak dine zarar vermektedirler.

Bunları yapanlar kimlerdir, maksatları nedir? Neden bu tür anlamsız işleri yaparlar ?doğrusu bunu anlamakta zorlanıyoruz. Son zamanlarda sözde bu bilimsel hidayet hikâyelerine bir yenisi daha eklendi ve çoktandır sosyal medyada dolaşmaktadır. Bu uydurma olan ‘’sözde hidayet hikâyesi’’ ABD’de bulunan Albert E. Enstitüsünde çalışan Yahudi bir embriyoloğun Müslüman olma hikâyesidir. Hikâyeyi ortaya çıkaran ve duyuran ise Mısırlı bir akademisyendir. Hikâyenin konusu özetle şöyledir: Albert E. Enstitüsünde görev yapan Yahudi embriyolog ana rahmi ve meni (sperm) izi üzerinde
araştırma yaparken bir keşifte bulunmuş. Embriyolog bu keşif ile ana rahminin, spermlerin kodlarını bir bilgisayarın önbelleği gibi tuttuğunu ve bu kodların ana rahminden erkek ve kadının ayrılmasından 3 ay sonra silindiğini fark etmiş. Embriyolog Robert Gilham boşanmış bir kadının ilk hayzında (regl) bu sperm kodlarının % 35’lik kısmının, ikinci hayzında % 70’lik kısmının ve üçüncü hayzında ise % 99’luk kısmının üç aşamada temizlendiğini sonucuna varılmış. Bu bilimsel sonuçtan çok etkilenen Yahudi embriyolog araştırmaları sonucunda Kur’an’daki üç aylık iddet süresi ile karşılaştırmış ve Kur’an’daki bu mucize karşısında Müslüman olmuş.

Hikayenin abartılı ve ahlak sınırlarını zorlayan diğer kısımlarını yazmayı uygun bulmadım. Peki, bu Yahudi hiç mi kendi dininde araştırma yapmamış? Çünkü Musevilikte de aynı İslam’da olduğu gibi 3 aylık hatta 92 günlük bekleme yani iddet süresi var. Bu çelişkiden ziyade sözde hikâyenin kahramanı hakkında bir araştırma yaptım ve Robert Gilham İsimli şahıs ile ilgili olarak Albert E. Enstitüsü ile temasa geçtim. Enstitüye Robert Gilham isimli embriyoloğun kendi kadrolarında olup olmadıklarını sordum. Birkaç gün sonra enstitüden gelen cevap şöyleydi :‘’Bu konu hakkında herhangi bir bilgimiz yok ve Robert Gilham isimde bir akademisyen hiçbir zaman enstitümüzde çalışmadı.’’ Bu sözde hikâyeyi çıkaranlar, yazanlar ve animasyonunu yaptıranlara ne söylesek? Ne söylersek söyleyelim hiç bir şey ifade etmeyecek. Maalesef geçmişten günümüze bu din ne hurafeler ve ne bidatler ile karşı karşıya kaldı ve kalmaya da devam edecektir. Hikâyeyi haber sitelerinde haber yapanlara da açıkçası şaşırıyoruz bir haber sitesi araştırmadan, soruşturmadan özellikle din hakkında asılsız bir haberi ne cüretle yayınlıyor bunu da anlamakta zorlanıyoruz.Geçmişte başka benzer bir aldatmaca da yıllarca kaptan Custo’nun Müslüman olduğunu anlatan sözde hikâyesiydi. Bu mevzu Müslümanlar arasında o kadar çok dillendirildi ki bu haberlere dayanamayan kaptan Custo’nun vakfı 1991 yılında Custo’nun Müslüman olmadığını ve bu konuda dolaşan haberlerin asılsız olduğunu kamuoyuna duyurmak zorunda kaldı. Bu bildiriye ve bilgilendirmeye rağmen hala birçok kişi bu hikâyeyi anlatıyor ve paylaşıyor. Bu uyarıya ve bildiriye istinaden devam eden bu tuhaf paylaşımlar için adamlar artık ne desinler başka nasıl cevap versinler, varın siz düşünün.

Bu tarz asılsız birçok yazı, video ve filmi, sosyal medya hesaplarından ve haber sitlerinden yayınlayanları Allah için uyarıyoruz, bu uydurma hikâyeler ile din üzerinden bir rant edinmeyiniz zira bunun karşılığı ahirette aleyhinize çok ağır olur. Bunun dışında safiyane olarak İslam adına yazılan her hangi bir yazıyı, animasyonu, kısa filimi ve hikâyeyi kaynağını araştırmadan paylaşım yapanlarında bu hususa dikkat etmeleri gerekmektedir, lütfen bu tür paylaşımları yapmayalım ve vebale
girmeyelim.! Bu sözde hikâyeleri kurgulayanların gayesi İslam’a zarar vermek ise bilsinler ki bu dine asla zarar veremezler ve veremeyeceklerdir. Yok, eğer bu dine hizmet için bu hikâyeleri uyduruyorlarsa o zaman bu şahıslar ya İslam’ın yüceliğinin farkında değiller ya da dinlerini iyi bilmemektedirler. Özellikle şunu belirtelim: Kur’an’ı Kerim bir bilim
kitabı değil, İslam dininin yüce kitabıdır.

Bu dinin kitabının ayetleri ve peygamberinin öğretileri; insanın, Allah ile olan bağını, insanın diğer insanlarla olan hukukunu ve yine insanın canlı, cansız tüm mahlûkat ile olan ilişkisini tanzim eder. Asıl olan Allah’ın rızası ve buna bağlı olarak insanın huzurlu yaşamasıdır. İlahi kitabımız olan Kur’an’ı Kerim’de astronomiden, coğrafyadan, anatomiden ve bilimin diğer dallarından bizlere bilgi veren birçok ayetler bulunmaktadır. Bu ayetler bilimsel sebep ve sonuç ilişkisinden çok özellikle insanın tefekkürü ile alakalı ayetler olup varlığın yaratıcısı ve sahibi olan Allah’ın kudretini insanın görmesi, his etmesi ve ona teslim olması içindir. Elbette ki Kur’an’ı Kerim’de bilime ışık gösteren, bilim ile örtüşen muhteşem ayetler vardır. İnsanın kendisi bizatihi Allah’ın ayetlerinden bir ayet olup ona verilen akıl ve düşünce gücü zaten en büyük mucizedir. Unutulmamalıdır ki insan düşüncesinin ortaya çıkardığı her buluş ve her keşif yine Allah’ın insana bahşetmiş olduğu akıl sayesindedir. Yani insanın üzerindeki maddi manevi tüm kazanımları Allah’ın eseridir.

Bilimde, sanatta, siyasette, iş dünyasında ve farklı alanlarda ünlü olan kişilerin İslam’ı seçmesini ve hidayete ermesini temenni etmek hatta bu uğurda dua etmek güzel bir düşüncedir fakat hidayet Allah’ın katında ve Allah dilerse bu mümkün olur. Hiçbir insanın unvanı, mesleği, kariyeri, bilgisi, ünü veya herhangi meziyeti bir başka insan için üstünlük değildir. Allah katında üstünlük sadece takvadadır. İnsan saydığımız tüm bu meziyetlerin hepsine sahipte olsa nihayetinde ölümlüdür. Bu dünyada kısa bir yaşam süresinden sonra çekip gidecek ve bir gün toprak olacaktır. Bu sebeple İslam’ın kimseye ihtiyacı yok bilakis insanın ve insanlığın İslam’a çok ihtiyacı var.


Birileri Müslüman olsun veya etkilensin diye dinin uygun görmediği ve hatta men ettiği yöntemler ile tebliğ yapılması kesinlikle hoş bir davranış değil ve suçtur. ‘’Dinlerini oyun ve eğlence edinenleri ve dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak. Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver’’ Enam:70
Hürmetlerim ile

Facebook
Twitter
Telegram
WhatsApp
Email

2 Comments

  1. Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Maalesef özellikle bilimsel çalışma yapmayan veya kitap okumaktan uzak kalan insanlar, duydukları hikayeleri başkalarına gerçekmiş gibi anlatıyorlar ve bundan büyük haz duyuyorlar. İnşallah tüm müslümanlar başta kutsal Kitabımız Kur ‘an ı Kerimi, hadisleri ve bu alanda yapılmış bilimsel çalışmaları okuruz. Bilgilerimizi kesinleştirdikten sonra başkalarına anlatırız. tekrar böyle güzel bir konuya değindiğiniz için teşekkür ederim.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir