İslâm ekonomisi ifadesi, görünüşte masum olsa da, derinlemesine incelendiğinde kavramsal bir hata içerir. Zira İslâm, bir ekonomik model tasarlamak için değil, insan hayatının bütün safhalarında adaleti, hakkaniyeti ve helal-haram ölçülerini tesis etmek için gönderilmiştir. Ekonomiyi de bu büyük sistem içinde fıkhi (hukuki) ve ahlaki yönden düzenler ve denetler.
Peygamber Efendimiz (SAV) Döneminde Ticaret ve Pazar Düzeni: İslâm’ın Ekonomiyle İlişkisi
Peygamber Efendimiz (SAV) döneminde Medine Pazarı’nın kuruluşu, İslâm’ın ekonomiyle kurduğu ilişkinin doğasını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Resûlullah, ticari hayata doğrudan müdahale ederek yeni bir “İslâm Ekonomik Modeli” tasarlamadı. Bunun yerine, var olan ticari hayatı helal ve haram ölçüleri çerçevesinde denetleyerek adalet ve hakkaniyeti tesis etti.
Efendimiz’in attığı temel adımlar şunlardır:
- Riba (Tefeci faizi) kesin bir şekilde yasakladı.
- Haksız kazancı, sahtekârlığı ve dolandırıcılığı reddetti.
- Ölçü ve tartıda hileyi büyük bir zulüm olarak ilan etti.
- Stokçuluğu (ihtikar) ve karaborsacılığı men etti.
- Tekelcilik, tröst ve kartel oluşumlarını, yani serbest piyasa düzenini bozan her türlü müdahaleyi yasakladı.
Bu adımlarla, ticari hayatın kalbinde ahlaki sorumluluk, adil rekabet, şeffaflık ve güven ilkelerini yerleştirdi. Yani Resûlullah (SAV), ticareti bir ibadet şuuruyla yürütecek bir ticari ahlakı tesis etti.
Liberal ve Neo-Liberal Sistemlerle Kısmi Benzerlikler
Bugün modern ekonomi teorilerinde, özellikle liberal ve neo-liberal sistemlerde, serbest piyasa ekonomisinin temel prensipleri arasında tekelcilik ve fiyat manipülasyonuna karşı olmak önemli bir yer tutar.
Örneğin:
- Tekel oluşumlarının önlenmesi için rekabet kurulları oluşturulmuştur.
- Piyasa şeffaflığını korumak için anti-tröst yasaları düzenlenmiştir.
Bu yönüyle bakıldığında, İslâm’ın fıkhi perspektifi ile günümüz liberal piyasa kurallarının bazı temel ilkelerde kısmi bir kesişimi olduğu görülmektedir.
Ancak burada kritik bir fark vardır:
İslâm sadece piyasa mekanizmasını değil, insanın kalbini ve niyetini de denetler.
- İslâm, ekonomik düzenlemeleri yalnızca dışsal davranışları düzeltmek için değil, insanın ahlakını, vicdanını ve Allah’a karşı sorumluluk bilincini de inşa etmek için getirir.
- Modern sistemlerde ise piyasa denetimi esasen çıkar çatışmalarını yönetmek üzerine kuruludur; ahlaki sorumluluk insanlara bırakılır ve sistemin dışındadır.
İslâm’ın Ekonomi Anlayışı: Mekanik Bir Sistem Değil, Ahlaki Bir Rehberlik
Bu fark, İslâm’ın ekonomik yaklaşımını sadece teknik bir sistem olmaktan çıkarıp, insanı merkeze alan, kalbi eğiten ve sosyal adaleti ilahi bir emir olarak gören bir yapıya dönüştürür.
İslâm’da ticaret, sadece mal alışverişi değildir; adaletin, güvenin, helalliğin ve insan onurunun muhafaza edildiği bir ibadettir.
Allah Resûlü (SAV) Döneminde Pazar ve Fiyat Politikası
Peygamber Efendimiz, döneminde, özel bir İslâm iktisadı modeli inşa edilmemiştir.
O dönemde mevcut olan Medine Pazarı, serbest piyasa esaslarına dayalı şekilde işlemekteydi.
Ticaret hayatı serbest bırakılmış, müdahale ise yalnızca fıkhî denetim çerçevesinde helal ve haram esaslarına göre yapılmıştır.
Özellikle fiyatların belirlenmesi konusunda, Peygamber Efendimiz (SAV) doğrudan müdahale etmeyi reddetmiş ve meşhur bir hadiste şöyle buyurmuştur:
“Fiyatları belirleyen, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran Allah’tır. Ben isterim ki kimseden herhangi bir hak talep edilmeden Allah’a kavuşayım.”
(Müslim, Musâkât, 15; Ebû Dâvûd, Büyû’, 51; Tirmizî, Büyû’, 73)
Bu hadis açıkça göstermektedir ki Resûlullah (SAV),
- Fiyatların doğal arz-talep dengesi ve çevresel şartlara (iklim, ürün bolluğu, kıtlık gibi) bağlı olduğunu,
- İnsan müdahalesinin adaleti bozabileceğini,
- Bu nedenle serbest piyasanın kendi doğal işleyişine bırakılması gerektiğini beyan etmiştir.
Günümüz Liberal ve Neo-Liberal Sistemlerle Benzerlik
Bugün dünya genelinde uygulanan liberal ve neo-liberal ekonomik sistemlerde de, temel prensiplerden biri serbest piyasa ilkesidir.
- Mal ve hizmet fiyatları, arz ve talebin serbest etkileşimiyle oluşur.
- Devlet müdahalesi olağanüstü durumlar (savaş, kıtlık, kriz) dışında sınırlıdır.
Bu yönüyle, Allah Resûlü’nün (SAV) Medine Pazarı’ndaki uygulamaları ile günümüz serbest piyasa anlayışı arasında bazı temel benzerlikler bulunmaktadır.
Ancak İslâm’da serbest piyasa ahlaki bir çerçeveyle sınırlandırılmıştır:
- Faiz, hile, stokçuluk ve tekelcilik gibi adaleti bozan unsurlar kesin bir şekilde yasaklanmıştır.
Bu da İslâm’ın serbest piyasaya ahlaki ve hukuki bir denetim perspektifi eklediğini gösterir.
Mevzu ile ilgili olarak, İslam fıkhı ve Liberal ekonominin arasındaki benzerlikleri bir tablo ile açıklayalım;
Konu | İslâm Fıkhı Yaklaşımı | Liberal Ekonomi Yaklaşımı |
Tekelcilik | Yasak, zulüm aracı olarak görülür | Yasak, rekabet bozucu olduğu için engellenir |
Ölçü-Tartı | Ahlaki ve hukuki sorumluluk | Yasal zorunluluk |
Piyasa Denetimi | İlahi denetim ve vicdani sorumluluk | Devlet kurumları aracılığıyla yasal denetim |
Kazanç Anlayışı | Helal kazanç, kul hakkı bilinci | Serbest kazanç (kar maksimizasyonu öncelikli) |
Ticaret | İbadet niyetiyle yapılan bir faaliyet | Ekonomik çıkar odaklı bir faaliyet |
Küresel Ekonomi Gerçeği ve İslâmî Bir Model Kurma Yanılgısı
Bugün dünya ekonomisi, tarihte hiç olmadığı kadar küresel bir entegrasyon içinde işlemektedir. Ulusal ekonomiler yalnızca finansal sistemler üzerinden değil, aynı zamanda üretim, tedarik zincirleri ve tüketim ağları üzerinden de birbirine sıkı sıkıya bağlı hale gelmiştir.
- Bir ülkedeki ekonomik kriz, savaş, doğal afet ya da politik bir gelişme domino etkisiyle başka ülkeleri doğrudan etkileyebilmektedir.
- 2008 Küresel Finans Krizi’nde ABD’deki mortgage piyasasındaki sorunlar tüm dünyayı sarsmıştır.
- 2020’de COVID-19 pandemisi nedeniyle küresel tedarik zincirleri çökmüş, GSYH büyümeleri dünya genelinde dramatik biçimde daralmıştır.
Dünya ekonomisinin bu yapısal gerçekleri, günümüzde herhangi bir ülkenin veya toplumun uluslararası sistemden tamamen izole, kapalı devre çalışan bir ekonomik model kurmasını neredeyse imkânsız hale getirmiştir.
Bugün küresel ekonominin büyüklüğü yaklaşık 105-110 trilyon dolar seviyesindedir.
Bu muazzam büyüklük içinde her an, her yerde ekonomik bir kırılganlık yaşanması mümkündür.
Ve şu kesin bir gerçektir:
Dünyada hangi ekonomik model uygulanırsa uygulansın, enflasyon, resesyon, kriz ve finansal dalgalanmalar kaçınılmaz bir gerçeklik olarak var olacaktır.
Bu durumun temel nedenleri şunlardır:
- İklim değişiklikleri,
- Siyasi istikrarsızlıklar ve savaşlar,
- Doğal afetler,
- Hammadde yetersizliği,
- Finansal manipülasyonlar ve spekülasyonlar,
- İnsan psikolojisi ve beklenti yönetimi.
Yani krizler insanlık tarihi boyunca var olmuştur ve kıyamete kadar da olacaktır. Bu, sadece ekonomik modellerin zayıflığından değil, dünya hayatının fıtri kırılganlığından kaynaklanır.
Dolayısıyla bugün bir “İslâmî Ekonomi Modeli” adıyla bir sistem inşa etmek:
- Küresel bağlantılardan kopma riskini,
- Krizler olduğunda İslâm’ın bizzat hedef alınma tehlikesini,
- İslâm’ın evrensel mesajının yanlış anlaşılmasını doğurabilecek tehlikeli bir stratejidir.
İslâm’ın Ekonomiye Yaklaşımı: Denetim, Ahlak, Sorumluluk
İslâm’ın ekonomiyle ilişkisinin temeli şu üç ana esasta özetlenebilir:
- Denetim (Hisbe ve İhtisab): Pazarı gözetlemek, sahtekârlığı ve haksızlığı önlemek. Ölçü-tartı hilesine karşı müdahalede bulunmak.
- Ahlaki Disiplin: Ticaret yapanın Allah’tan korkarak, dürüstlükle, merhametle hareket etmesi. Ahlaksızlığı serbest piyasa mekanizması bahanesiyle meşrulaştırmamak.
- Sorumluluk Bilinci: Zengin ile fakir arasındaki dengeyi kurmak, zekât ve sadaka müesseseleriyle sosyal adaleti desteklemek, israfı ve aşırı tüketimi yasaklamak.
İslâm’da mal ve mülkiyet kutsal değildir; mal bir emanettir. Malı ve serveti sadece biriktirmek için değil, infak ve toplumsal denge için kullanmak gerekir.
Sonuç: İslâm’ın Ekonomi Yaklaşımı: Model Kurmak Değil, Ölçü Getirmek
İslâm, insan hayatına müdahale ederken “model”ler veya “ekonomik sistemler” kurmaz; bunun yerine evrensel ve ilahi bir ölçü getirir.
Bu ölçü, adaleti, hakkaniyeti, dürüstlüğü ve kul hakkını esas alır.
İslâm, sistemlerin doğrudan kendisi değildir;
- Aksine, var olan tüm sistemleri sorgulayan,
- Ahlaki ve hukuki kriterlere göre denetleyen,
- Hakkı ve adaleti önceleyen yüce bir referans noktasıdır.
Bu sebeple, günümüzde Müslümanların hedefi;
- Kendi içlerine kapanarak ütopyacı ve soyut “İslâm Ekonomileri” kurmak değil,
- Mevcut küresel ekonomik sistemlerin zaaflarını fıkhi ve ahlaki ilkeler çerçevesinde düzeltmek,
- Zulme, sömürüye ve haksızlığa karşı aktif mücadele etmek olmalıdır.
İslâm, sistemin hastalıklarını teşhis eder,
doğru tedavi yollarını, yani ahlaki ve hukuki reçeteleri sunar;
fakat doğrudan bir devlet gibi ekonomi mühendisliği yapmaz.
Onun hedefi, insanın ve toplumun fıtratla uyumlu,
adil,
dürüst,
ve sorumlu bir hayat inşa etmesidir.
İslâm’a Uygun Bir Ekonomik Model Kurulacaksa: İsim ve Strateji
Eğer mutlaka İslâm’a uygun, fıkhî temellere dayalı bir ekonomik model oluşturulacaksa,
bu modelin adı doğrudan “İslâm Ekonomisi” olmamalıdır.
Neden? Çünkü sistemsel bir başarısızlık yaşandığında, doğrudan İslâm’ın kendisi hedef haline gelir.
Bunun yerine, model:
- “İpek Yolu Ekonomik Modeli”
- “Fütüvvet Temelli Ticaret Sistemi”
- “Adalet Yolculuğu Ekonomi Modeli”
gibi özgün ve felsefesi olan bir vb. isimlerle adlandırılmalıdır.
Bu model,
- İçerik ve yapısal prensipler bakımından tamamen İslâm fıkhına ve ahlaki prensiplere dayanır.
- Ticaret, üretim, dağıtım ve tüketim gibi tüm alanlarda helal-haram çizgilerine bağlı kalır.
- Riba, tekelcilik, haksız rekabet, ölçü-tartı hilesi gibi zulüm ve adaletsizlik doğuran uygulamalara karşı tavizsiz olur.
Başarı ve Başarısızlık Durumunda Sonuçlar
Eğer bu model başarılı olursa;
- İnsanlığa adalet, merhamet ve refah temelli bir alternatif sistem sunulmuş olur.
- İslâm’ın hikmeti ve evrensel mesajı dolaylı olarak yüceltilmiş olur.
Ancak model beklenen başarıyı gösteremezse;
- Eleştiriler doğrudan İslâm’a değil, oluşturulan modelin uygulama hatalarına veya ekonomik şartların zorluklarına yönelir.
- Böylece İslâm’ın kutsiyetine, evrensel hakikatine ve ilahi mesajına zarar gelmeden, yoluna devam edilir.
İslâm Ekonomik Bir Sistem Kurmaz, Sistemleri Ahlaka Davet Eder
Saygılarımla
Taşkın Koçak