Artık üniversiteleri “taş bina” değil, “akıllı algoritmalar” olarak görme zamanı geldi.
Bilgi çağını geride bırakıyor; zekâ, ahlâk ve vicdanın buluştuğu yeni bir çağa giriyoruz. Bu çağda yalnızca bilgiyi düzenleyen değil, bilgeliği yöneten yapılar inşa etmek zorundayız.
Bugün YÖK dediğimiz kurum; belgelerle, yönetmeliklerle, kurullarla ve çoğu zaman geçmişin verileriyle hareket ediyor. Bu yapı, 20. yüzyılın idari mantığıyla kurulmuş bir sistemin uzantısı. Ama biz artık 21. yüzyılı bile aşan, 22. yüzyılın zihin haritasını bugünden çizen bir dönüşümden söz ediyoruz.
Peki, YÖK’ü bir yapay zekâ yönetseydi ne olurdu? Bu bir hayal mi? Hayır. Zekâ çağının gerçekliğinde, bu soruyu sormak bile geç kalınmış bir adımdır. Çünkü:
- Kararlar sezgilere değil; sezgiyle harmanlanmış büyük verilere dayanırdı.
- Denetim, evrak taramasıyla değil; gerçek zamanlı performans analitiğiyle yapılırdı.
- Akademisyen atamaları, sadece kıdemle değil; üretkenlik, etki ve yenilikçilik skorlarıyla gerçekleştirilirdi.
- Öğrenciler, tek tip müfredata değil; bireyselleştirilmiş öğrenme patikalarına yönlendirilirdi.
- Üniversiteler, bina ve kampüs değil; dijital zekâ merkezleri olarak tasarlanırdı.
Yapay zekâ ile yönetilen bir YÖK, sadece sistemleri değil; zihniyetleri dönüştürürdü.
Bürokratik hantallığın yerini akıllı yönetişim alır, statükocu eğilimler yerine yenilikçi zihinler desteklenirdi.
Statik Değil, Dinamik Bir YÖK
Bugünkü YÖK, yılda birkaç kez toplantı yapan, kararları yazışmalarla bildiren ve çoğu zaman reaktif hareket eden bir kurum. Oysa bir yapay zekâ sistem YÖK’ü anlık veriyle çalıştırırdı.
-Üniversiteye başvuru oranları, sektörlerin ihtiyaç duyduğu meslekler, akademik performans, beyin göçü verileri, öğrenci memnuniyeti gibi yüzlerce veri, anlık olarak YZ tarafından analiz edilirdi.
-Bu veriye göre anlık fakülte kapatma, bölüm açma, burs sistemini yeniden yapılandırma, kontenjan düzenleme kararları alabilirdi.
Yetkinlik Temelli Üniversite Modeli
Üniversiteyi “mezun veren fabrika” olmaktan çıkarır, “yetkinlik kazandıran platform”a dönüştürürdü.
-Öğrencinin öğrenme tarzına göre eğitim algoritmaları oluşturulurdu.
-Her öğrenciye özel kariyer yolculuğu çizen akıllı koç sistemleri geliştirilirdi.
-Mezuniyet kriteri, sadece kredi değil; YZ tarafından ölçülen bireysel yetkinlik setleri olurdu.
Sanal- Fiziksel Hibrit Kampüsler
Yapay zekâ destekli YÖK, üniversiteyi sadece fiziki kampüsle sınırlı görmezdi.
-“Hologram derslikler”, “metaverse laboratuvarları”, “AR/VR stüdyoları” ile eğitim fizik mekândan kurtarılırdı.
-Anadolu’nun bir köyünden Harvard’daki bir derse, Orta Doğu’daki bir öğrenci, Konya’daki bir hocadan birebir eğitim alabilirdi.
Akademisyen Performans Sistemi Baştan Yazılırdı
Bugün akademisyen, yılda bir-iki yayınla ve ders yüküyle ölçülüyor. Oysa yapay zekâ bunu kökünden değiştirirdi:
-Akademik üretkenlik, uluslararası etki, öğrenciler üzerindeki gelişim katkısı, sosyal etkileşim, inovatif fikir üretimi gibi onlarca ölçüt YZ ile takip edilirdi.
-YZ, nitelikli akademisyeni ödüllendirir, atıl akademik kadroları rehabilite eder ya da yönlendirirdi.
Yapay Zekâ ile Güçlendirilmiş Üniversite Yönetimi
Rektörler, dekanlar, bölüm başkanları gibi pozisyonlar artık karar veren değil, veriyle karar alan liderler olurdu.
-Üniversite bütçesi, öğrenci eğilimi, hoca-öğrenci oranı, girişimcilik endeksi gibi verilerle beslenen karar destek sistemleri her yöneticinin ekranında olurdu.
-Öğrencilerin psikolojik eğilimleri, öğrenme hızları, aidiyet duygusu gibi verilerle kampüs içi sosyal iklim anlık analiz edilirdi.
İnsan Kaynakları Değil, Zihin Kaynakları Yönetimi
Yapay zekâ, sadece kim ne iş yapıyor diye değil, kim hangi konuda ne kadar potansiyel taşıyor diye bakardı.
-Öğrencilerin yapay zekâ temelli portföyleri olurdu. Kimin yazılım zekâsı var, kimde sosyal etki liderliği var, kim duygusal zekâsı yüksek…
-Bu bilgilerle, kamu ve özel sektör doğrudan üniversitelerle entegre olurdu. Mezun olmadan istihdam başlardı.
Bilgi Üretiminin Yeni Modeli: Veri + Ahlak
Yapay zekâ üniversiteleri dönüştürürken, sadece zeki değil, ahlâklı nesillerin yetişmesini de odağa alırdı.
-İslamî, evrensel ve fıtri değerler; etik algoritmalarla eğitim süreçlerine gömülürdü.
-Akademik makalelerden kampüs davranışlarına kadar, etik skorlama sistemleri uygulanırdı.
Geleceğin Meslekleri Anlık Olarak Takip Edilirdi
YÖK artık 5 yıl sonra değil, yarın neye ihtiyaç var, bunu bilir ve sistemi buna göre yönlendirirdi.
-“Yapay zekâ eğitmeni”, “metaverse mimarı”, “dijital arabulucu”, “biyoinformatik mühendisi” gibi yeni mesleklerin programları çoktan açılmış olurdu.
-Üniversiteler sadece bilgi değil, beceri ve davranış eğitimi verir hale gelirdi.
Peki Bu Dönüşüm İçin Neler Yapılmalı?
- Ulusal Yapay Zekâ YÖK Ağı:
Her üniversiteye entegre edilmiş merkezi bir yapay zekâ ağının olması gerekir. Her öğrenci, akademisyen, ders, laboratuvar bu sisteme veri sağlar. Sistem, her an öğrenir ve öneride bulunur. - Yeni Akademik Anayasa:
Akademik özgürlükten ödün vermeden, veriyle beslenen bir sistem için yeni bir mevzuat gerekir.
“İnsan mı sistemi yönetir, sistem mi insanı?” sorusuna cevap veren dengeli bir yapı şarttır. - Ahlâk Tabanlı Algoritmalar:
Teknolojiyi kutsamadan, insani değerleri merkeze alan bir yazılım felsefesi gerekir.
Aksi hâlde üniversiteler fabrika olur, insanlar ise üretim bandındaki makineler. - Araştırma ve İnovasyon Ekosistemi
-AI destekli AR-GE fon yönetimi
-Üniversite-sanayi işbirliği platformları
- Sürekli ve Yaşam Boyu Öğrenme
-Mikrosertifika ve modüler eğitim
-Blockchain tabanlı dijital diplomalar
- Finansal Süreklilik
-Tahmine dayalı bütçe planlama
-Crowdfunding ve vakıf temelli kaynak stratejileri
- Veri Etiği ve Gizlilik
-Kışisel verilerin korunması ve algoritmik önyargı analizleri
- Erişilebilirlik ve Dahil Etme
-Engelli bireyler için akıllı destek sistemleri
-DEI (Diversity, Equity, Inclusion) metrikleri
- Sosyal ve Psikolojik Destek
-Yapay zekâ destekli ruh sağlığı analiz sistemleri
-Kampüs topluluğunda sosyal iklim ölçüleri
- Çevresel Süreklilik
-Yeşil kampüsler için IoT tabanlı enerji sistemleri
-Karbon ayak izinin YZ ile takibi
- Krizlere Hazırlık
-Pandemi ve afet senaryolarının simülasyon temelli yönetimi
-Uzaktan eğitime geçiş protokolleri
- Uluslararası Mobilite
-Gerçek zamanlı çeviri, adaptasyon yazılımları
-YZ ile optimize değişim programları
- YZ Okuryazarlığı
-Tüm paydaşlar için zorunlu YZ eğitimi
-Algoritma farkındalığı ve etik modüller
Sonuç: Üniversite mi, Bilgelik Organı mı?
YÖK gibi köklü bir kurumu tek bir yazıyla tüm yönleriyle ele almak mümkün mü? Elbette hayır. Biz burada sadece bir farkındalık kıvılcımı yakmak istedik.
Eğer YÖK’ü yapay zekâ yönetseydi, üniversiteler yalnızca bilgi aktaran kurumlar olmaktan çıkıp, zekâyı ahlâkla mayalayan merkezlere dönüşürdü. Her öğrenci, kendi potansiyelini keşfeder; her akademisyen, veriye dayalı sezgiyle hareket eden bir bilgeye evrilirdi. Kararlar, yalnızca sezgilere ya da veriye değil, sezgiyle verinin ahenkle buluştuğu bir zihnin süzgecinden geçerek alınırdı.
Bu bir ihtimal değil, artık bir zorunluluktur. Çünkü:
Gelecek, bilgiyi yığanların değil; zekâyı vicdanla yoğuranların olacaktır.
Ve tam da bu nedenle…
Geleceğin üniversitesini inşa etmek, aslında geleceğin kendisini inşa etmektir.
Saygılarımla
Taşkın Koçak