Dünya ekonomisinin haritası yeniden çiziliyor.
Tarih boyunca sanayi ve üretim, güç merkezlerini de beraberinde taşıdı.
Bir dönem Avrupa, sanayi devrimiyle dünyanın atölyesiydi; buhar, demir ve kömürle zenginleşti.
20. yüzyılın ikinci yarısında Amerika sahneye çıktı; finans, teknoloji ve tüketim kültürüyle üretimi yönetmeye başladı.
Soğuk Savaş sonrasında sanayi rotasını değiştirdi, bu kez Uzak Doğu yükseldi. Japonya, Güney Kore ve ardından Çin, dünyanın yeni üretim merkezleri oldu.
Günümüzde, o üretim enerjisi yeniden yön değiştiriyor:
İslam dünyasına doğru kayma eğiliminde.
Bu elbette hemen olacak bir dönüşüm değil; ama rüzgârın yönü belli.
Artık üretim sadece maliyetle değil, anlamla ölçülüyor.
Kaynak, bilgiyle birleştiğinde yeni bir güç doğuyor.
Bu gücün adresi, insan sermayesini yeniden keşfeden, enerjisini çeşitlendiren ve teknolojiyi kalkınma aracına dönüştüren İslam coğrafyası.
Bir ülke petrol kuyusunu kurutabilir ama vizyon kuyusunu kazarsa, oradan sonsuz enerji çıkar.
Bugün Körfez’den Asya’ya, Orta Asya’dan Türkiye’ye kadar uzanan bu geniş coğrafyada işte o vizyon madenciliği başladı.
Eski Düzenin Sonu, Yeni Dengenin Doğuşu
Küresel ekonomi, düşük büyüme ve yüksek belirsizlik döneminden geçiyor.
Ticaret savaşları, teknolojik rekabet ve jeopolitik krizler dünya ekonomisini sarsarken, İslam ülkeleri yeni bir denge kuruyor.
“Petrol gelirleriyle refah” modeli artık geçerliliğini yitirdi.
Yerini “üretim, teknoloji ve insan gücüyle sürdürülebilir kalkınma” anlayışı aldı.
Birleşik Arap Emirlikleri, gelirinin %75’ini artık petrol dışı sektörlerden elde ediyor.
Suudi Arabistan, “Vizyon 2030” hamlesiyle spor, turizm, savunma ve yapay zekâ yatırımlarına yöneldi.
Katar, doğal gazdan elde ettiği sermayeyi dijital finans ve enerji geçişi yatırımlarına dönüştürüyor.
Körfez artık petrolden değil, gelecekten kazanç sağlıyor.
Enerji kaynakları, bilgi ekonomisine fon sağlıyor.
Asya’nın Sessiz Yükselişi
İslam dünyasının yeni üretim damarlarından biri, Güneydoğu Asya’da atıyor.
Endonezya, 280 milyonluk nüfusu ve %5’in üzerindeki büyümesiyle Asya’nın yükselen yıldızı.
Malezya, elektronik ve yarı iletken üretiminde küresel tedarik zincirinin kalbinde.
Bangladeş, Çin sonrası tekstil piyasasının yeni motor gücü.
Bu ülkelerin ortak paydası: genç nüfus, reform cesareti ve üretim kültürü.
Petrolsüz ama enerjisi yüksek ekonomiler…
2030’a gelindiğinde İslam dünyasının üretim merkezinin Asya’ya kayması kaçınılmaz.
Batı’nın yorgun sanayileri yerini Asya’nın taze iş gücüyle güçlenen yeni üretim kuşaklarına bırakıyor.
Türkiye ve Orta Asya: Akıl ile Kaynağın Buluştuğu Eksen
İslam dünyasının ekonomik pusulası Türkiye’dir.
Coğrafi konumundan daha değerlisi, jeoekonomik konumudur.
Türkiye, Orta Doğu’nun enerji kaynaklarıyla Avrupa’nın sanayi pazarlarını buluşturan üretim beynidir.
Bugün Türkiye’nin büyüme oranı %3 civarında seyrediyor.
Enflasyon hâlâ yüksek ama dezenflasyon süreci kararlı ilerliyor.
Asıl güç, kısa vadeli rakamlarda değil, ürettiği modelde yatıyor.
Türkiye, sanayi, savunma ve yazılım üçlüsünü aynı masada buluşturabilen nadir Müslüman ülkedir.
Savunma sanayisindeki yerlilik oranı, teknoloji ekosisteminin en önemli referansıdır.
Baykar, ASELSAN, HAVELSAN gibi markalar, sadece üretim değil; mühendislik kültürü ihraç ediyor.
Bu durum Türkiye’yi, sadece üretim yapan değil, yön gösteren ülke konumuna taşıyor.
Orta Asya’da ise Özbekistan ve Kazakistan Türkiye’nin stratejik ortakları.
Reformlar, enerji yatırımları ve lojistik projeler bu üç ülkeyi bir ekonomik ağ hâline getiriyor.
Bu ağın adı: Türk Dünyası Ekonomik Koridoru.
Çin’den Avrupa’ya uzanan bu hat, 2030 sonrasında İslam dünyasının ekonomisinin omurgası olacak.
Başarının Altı Şartı
İslam dünyasının yükselişini kalıcı kılacak altı temel ilke vardır:
- Petrol-dışı çeşitlenme: Üretim, turizm, finans, savunma, teknoloji.
- Enerji dönüşümü: Yenilenebilir kaynaklara yatırım.
- Demografi: Genç nüfusu üretime yönlendirecek eğitim.
- Makro istikrar: Güven veren ekonomi politikası.
- Ticaret entegrasyonu: İslam ülkeleri arası ticaret payını %40’a çıkarma hedefi.
- Bilgi ekonomisi: Yapay zekâ, dijital üretim, Ar-Ge ve beşerî sermaye.
2030’un Güçlüleri
Ülke | Ekonomik Görünümü | Güç Alanı |
Birleşik Arap Emirlikleri | Finans, teknoloji, lojistik, turizm | Yapay zeka, hizmet ekonomisi, dijital dönüşüm |
Suudi Arabistan | Vizyon 2030’la petrol dışı dev | Teknoloji, altyapı, turizm, spor |
Katar | LNG ve yatırım fonu lideri | Enerji, finans |
Endonezya | Asya’nın sanayi devi | İç pazar, doğal kaynak, genç nüfus |
Özbekistan – Kazakistan | Türk dünyasının üretim hattı | Enerji, sanayi, lojistik |
Türkiye | Bölgesel teknoloji ve üretim merkezi | Sanayi, savunma, mühendislik, yapay zekâ |
Bu tablo, İslam dünyasının artık sadece kaynak satan değil, bilgi ihraç eden bir yapıya evrildiğini gösteriyor.
Türkiye bu evrimin denge kurucu gücü olarak merkezde duruyor.
Peki Türkiye Neden “Listede Yedinci Sırada’’?
Bazılarına göre Türkiye bu tabloda daha yukarıda olmalıydı.
Gerçekten de üretim kapasitesi, savunma sanayi ve insan sermayesi açısından Türkiye, Özbekistan ve Kazakistan’ın önünde yer alır.
Ancak bu sıralama bir “büyüklük” listesi değil; istikrarlı dönüşüm kapasitesi sıralamasıdır.
Türkiye’nin potansiyeli çok büyük ama ekonomik dalgalanma riski de aynı ölçüde yüksek.
Yüksek enflasyon, kur baskısı, dış finansman ihtiyacı ve zaman zaman politika tutarsızlıkları Türkiye’yi potansiyelinin biraz gerisinde gösteriyor.
Yani mesele güç değil; istikrar.
Türkiye bu istikrarı kalıcı hâle getirdiğinde, Özbekistan ve Kazakistan gibi yükselen ekonomilerin üzerine çıkacak;
hatta Körfez ülkeleriyle birlikte İslam ekonomisinin beyni konumuna gelecektir.
Bugün yedinci sırada görünse de, yarının ilk üçünde yer alma ihtimali en yüksek ülke Türkiye’dir.
Çünkü diğerleri sermaye ya da kaynak üretirken, Türkiye akıl üretmektedir.
Yeni Denklem: Bilgi + Sermaye + Disiplin
21.yüzyılın ekonomisinde petrol kuyusu değil, veri kuyusu açanlar ve bilgi ekonomisini sevk ve idare edenler kazanacak.
Yapay zekâ, enerji dönüşümü, savunma teknolojisi ve finansal inovasyon İslam dünyasının yeni sermayesi.
Ama bu sermaye üç ilkeyle yönetilmeli:
Bilgiye yatırım, sermayeyi akıllı kullanmak, disiplinli yönetim.
Türkiye bu denklemde bir köprü değil, bir beyin merkezidir.
Çünkü üretimi, coğrafyayı ve bilgiyi birlikte yönetme yeteneğine sahiptir.
Son Söz: Geleceği Kazımak
Ekonomi rakam değil, irade meselesidir.
Bir ülke petrol kuyusunu kurutabilir ama eğitim, inovasyon ve bilime yatırım yaparsa kendi altın damarını bulur.
Körfez bu iradeyi keşfetti.
Asya bu iradeyi büyütüyor.
Ama bu iradeyi yönlendirecek güç Türkiye’dir.
Geleceğin ekonomisi petrol sahalarında değil, insan aklında kazılacak.
Kazı derinleştikçe, refah yükselecek.
O kazının merkezinde, Türkiye’nin vizyonu yer alacak.
Saygılarımla
Taşkın Koçak