Yasaların Son Güncellemesi ve Yapay Zeka Anayasası

Yüzyıllardır insanlık kanun yazar. Yazdığı kanunla düzen kurar, sınır çizer, hak tanımlar, sorumluluk yükler. Kanun dediğin şey, aslında bir toplumun vicdanını ve aklını kâğıda dökme biçimidir. Roma hukuku bir çağın iskeletiydi; Fransız Devrimi’nin anayasal dili başka bir çağın ruhunu taşıdı. Ardından ulus-devletlerin anayasaları, milletlerin yürüyüş haritasına dönüştü. Şimdi ise yeni bir eşiğin tam üzerindeyiz. Bu eşikte insanlığın elinde bambaşka bir güç var: yapay zekâ. Ve bu güç, yalnız teknolojiyi değil; kanunların, devletin ve toplumun dilini de yeniden yazdırıyor.

Günümüzde teknoloji, kanunların “konusu” olmaktan çıktı, kanunların “yazarı” olmaya aday. Çünkü yapay zekâ sadece araç değil; karar süreçlerine giren, veriyi hükme dönüştüren, davranışı yöneten bir akıl katmanı hâline geldi. Devletin güvenliğinden sağlığa, eğitimden adalete, ekonomiden inanç hizmetlerine kadar her alana nüfuz ediyor. Böyle bir çağda, eski hukuk gömleği dar geliyor. Yeni bir gömlek gerekiyor. İşte bunun adı: YZ (AI) Anayasası.

YZ Anayasası deyince akla sadece “yapay zekâyı düzenleyen birkaç madde” gelmesin. Bu mesele, bir yönetmelik işi değil. Bu mesele, “insan, devlet, teknoloji ilişkisinin yeniden kurulduğu ana metindir.” Çünkü yapay zekâ, dünyayı değiştirme hızında insanı da devleti de geçiyor. Kanun yavaşsa, adalet gecikir. Adalet gecikirse, devlet zayıflar. Devlet zayıflarsa, toplum savrulur. O yüzden YZ Anayasası, gecikmiş bir tartışma değil; bugünün zorunluluğudur.

Bir düşünelim: Yapay zekâ bugün geldiğimiz noktada (bu süreç her geçen gün daha da hızlanıyor) birçok alanda insandan daha hızlı teşhis koyuyor, daha hızlı analiz yapıyor, daha hızlı risk alıyor. Yarın bunu da aşacak. Bugün bir sistem bize “şu kişi kredi alamaz” diyor; yarın “şu kişi işe alınmaz” diyecek. Bugün “şu hastalık riski yüksek” diyebiliyor; yarın “şu çocuğun eğitim rotası bu olmalı” diyecek. Bugün sosyal medyada kimin ne göreceğini belirliyor; yarın toplumun hangi fikre yakın duracağını şekillendirme gücüne kadar uzanacak. İşte hukuk burada devreye girmezse, yapay zekâ “hizmetçi” konumunda kalmaz; yavaş yavaş “yöneten” hâline gelir. Bu da artık teknoloji tartışması değil, doğrudan “egemenlik meselesidir.”

Yapay Zeka Anayasası işte tam burada çok önemli:

“Egemenlik insandadır.”

“Karar sorumluluğu insandadır.”

“Yapay zekâ, insanın hükmünü büyüten bir araçtır ama hükmün kendisi değildir.”

Bu anayasa üç temel başlık üzerinden kurulmalı.

Birincisi: İnsan onuru ve mahremiyet.

Yapay zekâ veriden beslenir. Veri, insanın izi. İzi olanın mahremiyeti olur. Mahremiyet olmazsa insan, sadece “kullanıcı”ya dönüşür. AI Anayasası, veriyle ilgili şu ilkeleri net yazmalı:

  • Kişisel veri, insanın şahsiyetinin uzantısıdır.
  • Veri toplama sınırsız olmaz.
  • Kullanım amacı açık olur.
  • İzin, gerçek olur.
  • Veriyle yapılan her işlem denetlenir.
  • İnsan, kendi verisi üzerinde söz sahibidir.

Burada mesele teknolojiyi boğmak değil. Mesele insanı korumak. Çünkü veriyi korumayan toplum, insanı korumaz. İnsanı korumayan devlet, meşruiyetini kaybeder.

İkincisi: Adalet ve şeffaflık.

Yapay zekâ karar veriyorsa, verdiği kararın izahı gerekir. “Algoritma öyle dedi” cümlesi, hukukta hüküm değildir. Hükmün gerekçesi olur. AI Anayasası, algoritmik kararların gerekçelendirilmesini şart koşmalı. Vatandaş şu soruyu sorabilmeli:

“Bu karar bana neden çıktı?”

Ve bunun net bir cevabı olmalı.

Ayrıca yapay zekâ sistemleri yanlış öğrenebilir. Veri kirliyse, sonuç adaletsiz olur. Sistem bir grubu kayırıp diğerini dışlayabilir. Çocuk eğitiminde, işe alımda, kredi tahsisinde, güvenlik taramasında bu risk büyüktür. YZ  Anayasası şu kuralı koymalı:

  • Yapay zekâ kararları ayrımcılığa kapı açmaz.
  • İnsan denetimi her zaman üst katmandadır.
  • Hatalı kararın sorumlusu bellidir.

Çünkü sorumlu yoksa hukuk yoktur. Hukuk yoksa devlet yoktur.

Üçüncüsü: Ulusal güvenlik ve stratejik egemenlik.

Yapay zekâ çağında bağımsızlık artık sadece sınır korumakla ölçülmez. “Veri bağımsızlığı, model bağımsızlığı, altyapı bağımsızlığı” ölçer. Başkasının verisiyle çalışan devlet, başkasının gözüyle bakar. Başkasının modeliyle yöneten devlet, başkasının aklıyla karar verir. Bu, modern çağın sömürgesidir.

YZ Anayasası burada net konuşmalı:

  • Devletin stratejik kurumları yerli ve milli yapay zekâ altyapılarıyla çalışır.
  • Kritik veriler ülke içinde korunur.
  • Savunma, sağlık, enerji, eğitim, adalet gibi alanlarda dışa bağımlı algoritmalar karar mekanizmasına oturmaz.
  • Yapay zekâ güvenliği, ulusal güvenliğin parçasıdır.

Bu cümleler birer teknik detay değil. Bunlar yeni çağın -*istiklal maddeleridir.”*

Şimdi gelelim işin en zor kısmına: Yapay zekânın çok hızlı geliştiği bir dünyada anayasa nasıl güncel kalır? Klasik anayasa metinleri uzun ömürlü yazılır. Ama yapay zekâ düzeninde teknoloji her ay değişir. O yüzden YZ Anayasası iki katmanlı bir yapı ister:

1. Değişmeyen çekirdek ilkeler:
İnsan onuru, hak, mahremiyet, adalet, egemenlik, sorumluluk, ulusal güvenlik.

2. Sürekli güncellenen alt yasalar:
Teknik standartlar, veri protokolleri, denetim usulleri, sektör regülasyonları.

Yani anayasa bir “çerçeve” olur, alt yasalar sürekli güncellenir. Tıpkı bir işletim sistemi gibi. Çekirdek sabit, uygulamalar güncel.

Burada Türkiye için ayrı bir fırsat var. Bizim devlet geleneğimiz güçlü. Hukuk her nek kadar parçalı olsada hafızamız derin. Toplumun adalet duygusu genellikle iyiye doğru gidiyor. Biz YZ Anayasası’nı yazarken sadece teknolojiye göre değil, “kendi medeniyetimizi de içine katark yazmalıyız.” Bu yazım, bir ithal metin olmaz. Bu metin, Anadolu’nun vicdanını geleceğe taşıyan yeni bir sözleşme olur. Çünkü bizim meseleye bakışımız “insan merkezli” olmak zorunda. İnsan merkezli olmayan teknoloji, makineyi büyütür, insanı küçültür. Biz insanı büyüten teknolojiye yürürüz.

YZ Anayasası aynı zamanda eğitim meselesidir. Hukukçuların teknoloji okuması, mühendislerin hukuk okuması gerekir. Devletin her kademesinde yapay zekâ okuryazarlığı bir şart hâline gelir. Çünkü yeni çağda karar vericinin teknoloji körü olması, ülkeyi körleştirir. Bu yüzden YZ Anayasası sadece maddelerden oluşmaz; “yeni bir devlet aklı üretir.”

Son sözüm şudur:

Yapay zekâ çağında ya kanunlar teknolojiyi terbiye eder, ya da teknoloji kanunları bypass eder. Üçüncü yol yok. Eğer hukuk, yapay zekâdan sonra gelirse hep geç kalır. Geç kalınan her alan, başkalarının kurduğu düzenin içine düşer. O yüzden YZ Anayasası, “gelecekte lazım olur” diye yazılacak bir metin değil. “Bugünkü devlet refleksidir.”

Biz bu anayasayı yazdığımız gün, şunu ilan ederiz:

“Teknoloji büyür, insan küçülmez.

Algoritma hızlanır, adalet geri kalmaz.

Veri artar, mahremiyet erimez.

Dünya değişir, egemenlik elimizden çıkmaz.”

İşte o zaman yasaların son güncellemesi yapılır.

Ve devlet, yapay zekâ çağında da devlet kalır.

İnsan, yapay zekâ çağında da insan kalır.

Saygılarımla

Taşkın Koçak

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir