Bir Hatıranın Kıvılcımı
2007 yılında bir grup gençle sohbet ediyorduk. Sohbet koyulaştıkça bana şu soruyu yönelttiler:
“Hocam, bir gün insanlar yerine robotlar sosyalizmi sağlayabilir mi?”
O an içimden gelen cevabı verdim: “Evet, bu mümkün. İnsanlar ağır işlerden çekilecek, daha çok sanatla, keyifli uğraşlarla veya sosyal hizmetlerle ilgilenecek. Robotlar ise iş hayatının yükünü taşıyacak.”
Aradan tam on yıl geçti. 2017’de dönemin Japonya Başbakanı Şinzo Abe, dünyaya “Toplum 5.0” vizyonunu duyurdu. Bu vizyon, robotların ve yapay zekânın yalnızca sanayiyi değil, tüm toplumsal hayatı kuşatmasını, insanın işlerini makinelerle paylaşmasını öngörüyordu. O günlerde gençlere verdiğim cevap, bir devlet başkanının sözleri ile yankı bulmuş gibiydi. Bugün geldiğimiz noktada, yapay zekânın hız kazandırdığı bu düşünceye adım adım yaklaşıyoruz.
Peki asıl meseleye gelelim: Robotlar gerçekten sosyalizmi sağlayabilir mi?
Sosyalizmin Tarihî Rüyası ve Teknolojinin Vaadi
Sosyalizm, tarih boyunca emeğin sömürülmeden, üretim araçlarının eşitlikçi biçimde paylaşıldığı bir toplum hayali oldu. Ne var ki bu hayal, çoğu kez insan doğasının bencilliği, güç mücadelesi ve sınıfsal çıkarlar karşısında eridi. İnsan emeği, kapitalizmin çarklarında artı-değer üretmeye devam etti.
Ama robotların devreye girmesiyle tablo değişiyor. Çünkü robot, sınıfsal bir çıkar sahibi değil; maaş, yemek, tatil istemiyor. Yorgunluk bilmeden, greve çıkmadan çalışıyor. Dolayısıyla üretimin yükünü insanın üzerinden aldığında, emeğin sömürülmesi de anlamını yitiriyor. Üretim araçlarının sahibi kim olursa olsun, işin icrası artık makinelerin üzerinde. İşte burada sosyalizmin en büyük engeli aşılmış oluyor: insanın insanı sömürmesi.
Otomasyon ve Üretim Bolluğu
Robotların sağlayacağı en temel katkı, üretim bolluğu. Şimdiye dek kıtlık, toplumların eşitsizliğini derinleştiren en büyük sebep oldu. Birilerinin fazla kazanması, diğerlerinin aç kalması pahasına mümkün oluyordu. Fakat otomasyon sayesinde üretim maliyeti düşüyor, bolluk artıyor, kıtlık kavramı tarihe karışıyor.
Örneğin bir fabrikanın 1000 işçiyle üretebildiği malı, gelişmiş robot sistemleriyle 100 işçinin denetiminde üretebilmek artık gerçek. Bu da, iş gücünün büyük kısmının boşalması, insanların üretim yerine sanat, bilim, sosyal ilişkiler ve manevi alanlara yönelmesi demek. Sosyalizmin öngördüğü “herkesin yeteneğine göre üretip ihtiyacına göre yaşaması” fikri, ancak böylesi bir bolluk toplumunda mümkün hale geliyor.
Toplum 5.0 ve Robotik Sosyalizm
Şinzo Abe’nin dile getirdiği “Toplum 5.0” tam da bunu tarif ediyor: Endüstri 4.0’ın ötesinde, makinelerin sadece üretimi değil, toplumsal hayatın organizasyonunu üstlenmesi. Sağlıkta robot doktorlar, eğitimde yapay zekâ öğretmenler, tarımda akıllı makineler, güvenlikte insansız sistemler…
Toplumun temel ihtiyaçları robotlar tarafından karşılandığında, eşitlik bir ütopya olmaktan çıkar. Çünkü ihtiyaçlar artık kaynak kıtlığı yüzünden değil, dağıtım politikaları yüzünden eşitsiz. Yani sorun üretimden değil, siyasetten kaynaklanıyor. Robotların iş yükünü devralması, siyasetin omuzlarındaki bu ağır yükü de hafifletiyor.
İnsanın Dönüşümü: Sanat, Sosyal Hayat ve Maneviyat
Peki robotların yükü devraldığı bir toplumda insan ne yapacak? İşte burada işin felsefî boyutu devreye giriyor. İnsan, yaratılışı gereği sadece çalışan bir varlık değil; aynı zamanda düşünen, üreten, hayal kuran, sanat yapan bir varlık. Tarih boyunca işin ağırlığı, insanın bu yönlerini köreltti.
Robotların sosyalizmi, aslında insanı yeniden insana kavuşturacak. İnsanlar daha çok:
- Sanata yönelecek, estetik duygularını geliştirecek.
- Sosyal çalışmalara katılacak, toplumsal bağları güçlendirecek.
- Manevi ve kültürel değerlerle ilgilenecek.
- Bilimsel araştırmalara daha çok zaman ayıracak.
Böylece sosyalizm, yalnızca ekonomik bir model olmaktan çıkıp, insana özgü yaşamın merkezine yerleşecek.
Tehlikeler ve Sınavlar
Tabii bu tablo sadece pembe değil. Robotların sosyalizmi getirmesi için üç temel şart var:
- Üretim araçlarının adil paylaşımı: Robotların kontrolü küçük bir elitin elinde kalırsa, bu sosyalizm değil, dijital feodalizm olur. Servet daha da tekelleşir.
- Erişim eşitliği: Teknolojiye erişim toplumun tüm katmanlarına açılmalı. Aksi halde bir grup “teknoloji aristokratı”, diğerleri ise “dijital köle” olur.
- Ahlâkî ve hukuki çerçeve: Robotların kararları, insan değerleriyle uyumlu olmalı. Yapay zekâ yalnızca verimlilik için değil, adalet için programlanmalı.
Bunlar sağlanmazsa, robotların sağlayacağı üretim bolluğu sosyalizmi değil, tam tersine daha sert bir kapitalizmi besleyebilir.
Robotların Sosyalizmi ile Evrensel Temel Gelir
Yapay zekâ ve robotların işgücünü devralması, “evrensel temel gelir” (UBI) fikri sık sık bir çok platformada dile getirilmeye başlandı. Elon Musk, yapay zekânın tüm işleri üstleneceğini ve insanların çalışmak zorunda kalmayacağını söylerken çözümü “evrensel yüksek gelir”de görüyor. Geoffrey Hinton gibi öncüler de üretim bolluğunun, emeğin değerini azaltacağını ve UBI’nin kaçınılmaz olacağını savunuyor. Avrupa’da Finlandiya ve Almanya’da yapılan UBI denemeleri, insanların sabit gelirle daha sağlıklı, daha özgüvenli bir yaşam sürdüğünü, çalışma motivasyonunun kaybolmadığını gösterdi. Eleştiriler ise finansman boyutunda yoğunlaşıyor: Vergi gelirleri azalırken, yapay zekâ kazançlarının adil vergilendirilmesi gerekiyor. Bu yönüyle UBI, robotların getirdiği üretim bolluğunun toplumsal eşitliğe dönüşmesini sağlayabilecek kritik bir mekanizma olarak öne çıkıyor.
Tarihî Bir Kavşak
Bugün geldiğimiz noktada, insanlık tarihî bir kavşakta. 19. yüzyılda Marx “proletarya devrimi”nden bahsederken, üretim araçlarını insan emeği üzerinden düşünüyordu. 21. yüzyılda ise üretim araçları artık robotlar ve yapay zekâlar. Bu devrim, proletaryanın değil, makinelerin devrimi olacak.
Dolayısıyla 2007’de gençlere verdiğim cevap bugün çok daha anlamlı hale geliyor: Robotlar sosyalizmi sağlayabilir. Çünkü onlar emeğin yerine geçerek, sömürünün zemini ortadan kaldırıyor. İnsan ise özgürleşiyor.
Sonuç: İnsanlığın Yeni Ufku
Robotların sosyalizmi, aslında insanlığın kendi özüne dönüşüdür. Tarih boyunca savaşlar, sınıf mücadeleleri, kıtlıklar ve krizler insanı insan olmaktan uzaklaştırdı. Oysa robotlar sayesinde artık temel ihtiyaçlar sorun olmaktan çıkıyor. İnsan, varlığının yüksek mertebelerine doğru yürüyebilecek.
Sanat, felsefe, bilim, din, maneviyat… Bunlar işten arta kalan boş vakit uğraşı değil, hayatın merkezine yerleşecek. Robotlar, sadece işlerin yükünü değil, insanlığın asırlık zincirlerini de kıracak.
Ve belki de bir gün, tarih kitaplarında şu cümleyi okuyacağız:
“21. yüzyılın ikinci yarısında insanlık, sosyalizmi insan devrimiyle değil, robot devrimiyle kazandı.”
Taşkın Koçak