Yapay Zekâ Kapitalizmi: Veri, Güç ve Yeni Sömürgecilik

Kapitalizmin tarihi aynı zamanda sömürünün tarihidir. Buhar makinesi işçiyi fabrikaya bağladı, sanayi devrimi köylüyü topraktan kopardı, petrol ve enerji tekelleri devletleri dizayn etti. Bugün ise karşımızda bambaşka bir dalga var: yapay zekâ kapitalizmi. Bu yeni sistemin hammaddesi kömür, demir ya da petrol değil; veri. Ve veri, yalnızca bireyin değil, toplumun, devletin, medeniyetin kaderini şekillendiren en kritik sermayeye dönüşmüş durumda.

Burada sorulması gereken soru nettir: Veriyi kim kontrol ediyorsa, gücü de o mu elinde tutacak? Bu sorunun cevabı, bizi doğrudan yeni bir sömürgecilik modeline götürüyor.

Verinin Altına Dönüşmesi

Nasıl ki sanayi çağında kömür ve demir üretimin anahtarıydı, bugün de veri, yapay zekâ sistemlerinin yakıtıdır. Milyarlarca insanın günlük yaşamı; telefonunda attığı mesajdan, alışveriş tercihine, sağlık raporundan, siyasi düşüncesine kadar devasa bir gözetim ağına dönüşmüş durumda.

  • Veri olmadan yapay zekâ çalışmaz.
  • Veri kimdeyse, zekâ onda büyür.
  • Zekâ kimde büyürse, iktidar da onda toplanır.

Böylece kapitalizmin klasik yasası bir kez daha işliyor: “Sermaye birikimi, güç birikimini beraberinde getirir.” Fark şu ki bu defa üretim bandında makineler değil, insanın ta kendisi yer alıyor. Hepimiz, gönüllü ya da farkında olmadan ücretsiz işçiler haline getiriliyoruz.

Küresel Teknoloji Devleri ve Yeni İmparatorlar

Google, Amazon, Meta, Microsoft, Nvidia, OpenAI, Alibaba,Tencent, Baidu… Bu şirketler artık yalnızca teknoloji firmaları değil; küresel siyasetin görünmez imparatorlarıdır.

  • Bir devletin seçimlerini yönlendirecek algoritmalara sahipler.
  • Ekonomik piyasaları manipüle edebilecek veri gücünü ellerinde tutuyorlar.
  • Kültürel tercihleri şekillendiriyorlar. Netflix’in hangi diziyi öne çıkaracağı bile milyonların bilinçaltını yönlendiriyor.

Tarih boyunca sömürgeciler, Afrika’nın madenlerini, Ortadoğu’nun petrolünü, Asya’nın baharatını sömürmüştü. Bugün ise yeni sömürgeciliğin adresi net: İnsan zihni ve onun ürettiği veri.

Veri Emperyalizmi ve Görünmeyen Zincirler

Klasik sömürgecilikte toprağınız işgal edilirdi, kaynaklarınız yağmalanırdı. Bugün ise görünmez zincirlerle kuşatılıyoruz. Akıllı telefonlarımız, sosyal medya hesaplarımız, arama motorlarımız her an bizim hakkımızda veri topluyor.

Ve bu veriler, şirketlerin algoritmalarında işlenerek:

  • Tüketim alışkanlıklarımızı şekillendiriyor,
  • Siyasi tercihlerimizi yönlendiriyor,
  • Hatta dini ve kültürel algılarımızı bile manipüle ediyor.

Bu noktada sorulması gereken en çarpıcı soru şudur: Acaba özgür irademizle mi yaşıyoruz, yoksa algoritmaların çizdiği görünmez senaryoların figüranları mıyız?

Yapay Zekâ ve İşgücü: Yeni Proleterya

Sanayi devriminde makine işçinin kol emeğini elinden aldı. Bugün yapay zekâ, öğretmenin bilgisini, doktorun teşhisini, gazetecinin kalemini, sanatçının hayal gücünü tehdit ediyor. Yani yalnızca mavi yakalılar değil, beyaz yakalılar da yeni işsizler ordusuna katılma riskiyle karşı karşıya.

Bu süreç, Marx’ın tarif ettiği proleterleşmenin dijital bir versiyonudur. İşçi artık yalnızca fabrikada değil, ofiste, üniversitede, hastanede de makinelerle yarışıyor. Ve her veri, her algoritma bu yarışı daha da acımasız hale getiriyor.

Ulus-Devletler ve Dijital Bağımlılık

Yapay zekâ kapitalizmi aynı zamanda devletlerin bağımsızlığını da tehdit ediyor. Çünkü stratejik veri merkezleri ve yapay zekâ altyapısı küresel birkaç şirketin elinde.

Bir ülke, kendi sağlık verilerini, eğitim sistemini, güvenlik algoritmalarını yabancı şirketlerin eline bırakırsa; bağımsızlığından söz edebilir mi?

  • Veri egemenliği olmayan devlet, bağımsız değildir.
  • Yapay zekâ üretmeyen toplum, tüketici olmaya mahkûmdur.
  • Tüketici toplumlar ise sömürge zincirinden kurtulamaz.

Tarih bize şunu gösteriyor: Siyasi bağımsızlık ekonomik bağımsızlıkla mümkündür; bugün buna bir madde daha eklenmiştir: dijital bağımsızlık.

Yeni Sömürgecilik: Zihinlerin İstilası

Klasik sömürgecilik silahla, yeni sömürgecilik ise ekranla yapılır. Sosyal medya uygulamaları, oyunlar, yapay zekâ destekli içerik üretim araçları milyonların zihin dünyasını işgal ediyor.

Artık savaşlar tankla değil, algoritmalarla kazanılıyor. Seçimler, algoritmalarla yönlendiriliyor. Toplumların gündemleri, yapay zekâ destekli medya sistemleriyle belirleniyor.

Böylece yeni sömürgecilik, yalnızca bedenleri değil; zihinleri, duyguları, hatta hayalleri kuşatan bir işgal biçimi olarak karşımıza çıkıyor.

Direnişin Yolu: Kendi Yapay Zekâmız, Kendi Verimiz

Peki, çözüm nedir? Umutsuzluğa kapılmak değil, alternatif bir yol açmak.

  • Kendi dilimizde, kendi kültürümüzde büyük veri havuzları oluşturmalıyız.
  • Yerli yapay zekâ modelleri geliştirmeliyiz.
  • Üniversiteler, özel sektör ve devlet işbirliğiyle dijital seferberlik başlatılmalıdır.

Türkiye, Ortadoğu, Asya, Afrika… Yani tarih boyunca sömürgeciliğe maruz kalmış coğrafyalar, aynı hatayı tekrar etmemelidir. Veri çağında da bağımlı değil, özne olmalıyız.

İnsanın Değeri

Kapitalizmin her evresinde insan bir şekilde meta haline geldi. Sanayi devriminde kol gücü, modern dönemde beyin gücü, şimdi ise dijital benlik meta haline geliyor. Peki insanın değeri nereye konacak?

Eğer biz sadece veri üreticisi olarak görülürsek, insan onurunu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırız. Yapay zekâ kapitalizmi, insana değer vermeyen bir sistem olarak büyürse, sonunda bizi kendi köleliğimize ikna eden bir distopyaya sürükleyebilir.

Sonuç: Yeni Bir Çağa Giriş

Bugün geldiğimiz nokta nettir: Yapay zekâ kapitalizmi, veriyi altına dönüştürmüş, gücü merkezileştirmiş ve yeni bir sömürgecilik düzeni kurmuştur. Bu düzen, yalnızca ekonomik değil; kültürel, siyasi ve felsefi bir meydan okumadır.

Ama aynı zamanda bir fırsattır. Çünkü tarihte ilk defa sömürgeleştirilenler, sömürgecilerle aynı teknolojiye erişme ihtimaline sahiptir. Yeter ki irade, vizyon ve cesaret ortaya konulsun.

Unutmayalım:

  • Veriyi yöneten, geleceği yönetecek.
  • Yapay zekâyı geliştiren, iktidarı elinde tutacak.
  • İnsan onurunu koruyan ise, gerçekten lider olacak.

Yeni çağın şifresi şudur: Yapay zekâya teslim olan değil, yapay zekâyı hikmete dönüştüren toplumlar ayakta kalacaktır.

Saygılarımla

Taşkın Koçak

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir