Giderek dijitalleşen dünyada, insan emeğiyle yapay zekâ (YZ) arasındaki sınırın nerede başlayıp nerede bittiği sorusu, yalnızca teknik değil, aynı zamanda vicdani ve toplumsal bir sorumluluk meselesidir. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) örneği, bize teknolojik dönüşümün aslında bir kültür ve zihniyet değişimi olduğunu kanıtlıyor. Onlar çocuklarını yalnızca kod yazmaya değil, dijital etiğe, toplumsal bilinçlenmeye ve yeni bir düşünce sistemine hazırlıyorlar. Bizim de Türkiye olarak YZ’yi yalnızca bir araç değil, yeni bir uygarlık kurma vesilesi olarak görmemiz şarttır.
Akademik Üretimin Yeni Eşiği
Türkiye’de üniversitelerde YZ tabanlı uygulamalar çoğu kez bireysel çabalar ve pilot projelerle sınırlı. Oysa bugün ChatGPT, Gemini, Claude, Copilot gibi üretken YZ araçları, metin üretmekten çok daha fazlasını yapıyorlar ve adeta geleceğin anahtarlarını ellerine aldılar. Artık bilgiye ulaşmak ve üretmek, sadece insani bir gayret değil, aynı zamanda dijital akılla iç içe bir süreç. Esas soru, bu sürecin etik sınırlarını nasıl çizeceğimizdir.
İnsan Emeğiyle YZ Desteği Arasındaki Sınır Nerede Başlar, Nerede Biter?
Burada mesele, akademik üretimde insanın özgün katkısının, sorgulama ve eleştirel düşünce gücünün korunmasıdır. Bir tez, makale veya araştırmada YZ’den nasıl, ne ölçüde faydalanıldığı açıkça belirtilmeli; süreç şeffaf olmalıdır. Çünkü gizlenen, karartılan veya sümen altı edilen her türlü YZ katkısı, hem akademik dürüstlüğe hem de toplumsal güvene zarar verir.
Niyet ve Süreç Şeffaflığı
Bir çalışma hazırlanırken hangi aşamada, ne kadar YZ kullanıldığı açıkça beyan edilmelidir. “Şu bölümde ChatGPT’den yararlandım” veya “Analiz kısmında Gemini’ye başvurdum” demek, etik sorumluluğun temelidir. Şeffaflık olmadan etik tartışma yapılamaz.
Katma Değer ve Eleştirel Katkı
Akademik üretimin özü; eleştirel düşünce, yorum gücü ve özgün bakıştır. YZ, bilgi ve analiz sunabilir; ama bu içeriği değerlendirmek, yeniden şekillendirmek, yeni sorular üretmek insanın işidir. YZ’nin ürettiğini olduğu gibi sunmak; bilimde, düşüncede ve toplumsal faydada bir kısırdöngüye yol açar. O nedenle, “bilgiden bilgelik üretme” aşaması tamamen insana ait olmalıdır.
Emeğin ve Becerinin Görünürlüğü
Üniversite, yalnızca bilgi aktarımının yapıldığı yer değildir. Asıl iş, sorgulamak, sentezlemek, yeni bakış açıları geliştirmektir. Eğer YZ, öğrencinin kendi düşünme ve yazma becerisinin önüne geçiyor, üretkenliğini kısıtlıyorsa orada etik ihlal başlar. Ancak öğrenci, YZ’yi rehber veya hızlandırıcı olarak kullanıp, kendi katkısını ortaya koyuyorsa burada etik sınır gözetilmiş olur.
Kaynak Gösterme ve Atıf Kültürü
Bir başkasının çalışmasından nasıl alıntı yapıyorsak, YZ’den alınan bilgi ve içerik de açıkça kaynak gösterilmelidir. “Bu bölümde üretken YZ’den yararlanılmıştır” denmesi, bilginin serbest dolaşımına ve akademik dürüstlüğe katkıdır.
Kurumsal Politika ve Çözüm Önerileri
Dünyadaki saygın üniversiteler, YZ’nin akademide kullanımına ilişkin net ve güncel kılavuzlar yayımlıyor. Bizim de YÖK ve üniversiteler olarak kendi etik çerçevemizi oluşturup, ilan etmemiz gerekir. Politikalar şunları kapsamalıdır:
- Ders ve tez başında YZ kullanım politikası net şekilde açıklanmalı.
- YZ katkısı ile insan emeği, çalışma içinde açıkça ayrıştırılmalı.
- Her öğrenci, YZ kullanımını beyan etmekle yükümlü olmalı.
- Sadece ürün değil, sürece ve yönteme dayalı ölçme-değerlendirme sistemleri geliştirilmeli.
- Akademik kadroya, YZ’nin üretebileceği içerikleri tanıyacak eğitimler verilmeli.
Bunlar hayata geçirilirse, YZ çağında hem insan emeği hem de bilginin güvenilirliği korunur. Böylece akademi; kopyalayan değil, yön veren, teknolojiye yön çizen, etik duruşu yüksek bir üretim alanı olur.
Geleceğin Akademisinde İnsan ve Makine İşbirliği
Artık insan aklı ile YZ, birbirinin karşıtı değil, tamamlayıcısıdır. Bilginin ve emeğin kıymeti, ancak etik kurallar içinde şeffaflık ve özgünlükle var olabilir. Bunu başardığımızda, üniversitelerimizde gerçek anlamda yenilikçi, sorgulayan, üreten bir nesil yetiştiririz.
Toplum olarak, teknolojiyi sadece tüketmekle yetinen değil, ona ahlâk ve yön kazandıran bir çizgiye ulaşmamız gerekiyor. YZ’nin etik kullanımına öncülük edecek politikaları hızla yürürlüğe koymazsak, “emeğin değeri” ve “bilginin güvenilirliği” zedelenir; nesillerimizin özgün üretim yeteneği körelir.
Sonuç olarak:
Akademide YZ ile insan emeği arasındaki etik sınır, niyetin, şeffaflığın, bireysel katkının ve kurumsal politikaların buluştuğu noktada çizilir. İnsanın özgün aklı, etik duyarlılığı ve eleştirel bakışı; YZ’nin sunduğu olanaklarla birleştiğinde, geleceğe daha sağlam adımlarla yürüyebiliriz. Türkiye, dijital dönüşümde öncü olmak istiyorsa, insanı ve emeği öne çıkaran, etik ve vizyoner bir yaklaşımı hızla hayata geçirmek zorundadır.
Saygılarımla,
Taşkın Koçak