Dünya yeni bir kırılmanın eşiğinde. Bir yanda devasa bir veri, kod ve algoritma çağı; diğer yanda klasikleşmiş enerji savaşları… Şimdi sorulması gereken asıl soru şu: “Dijital çağın gerçek yakıtı ne olacak?” Yapay zekâ (YZ) yükselirken, elektriğin, hatta nükleer ve yenilenebilir kaynakların önemi yeniden tanımlanıyor. Bugün YZ sadece bir teknoloji başlığı değil; doğrudan enerji, ekonomi ve jeopolitik dengeleri belirleyen bir paradigma değişimi.
YZ’nin Yakıtı: Elektrik mi, Veri mi?
Küresel YZ devrimi, enerji ihtiyacını akıl almaz boyutlara taşıdı. Yalnızca bir büyük dil modelini (örneğin GPT-4) eğitmek için harcanan enerjiyle küçük bir kenti aylarca aydınlatmak mümkün! OpenAI CEO’su Sam Altman, geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi’nde verdiği demeçte “Artık YZ’nin maliyeti, doğrudan enerji maliyetiyle eşitlendi” diyerek çıplak gerçeği ortaya koydu. ABD, sadece YZ merkezleri için önümüzdeki yıllarda 90 gigawatt ek enerjiye ihtiyaç duyacak; bu, neredeyse 90 yeni nükleer santrale eşdeğer bir talep.
YZ algoritmaları, özellikle büyük dil ve görüntü modelleri, devasa veri merkezleriyle besleniyor. Bu veri merkezleri ise adeta çağımızın “fabrika bacaları”; durmadan elektrik çekiyor, dev soğutma sistemleriyle iklimi zorluyor. IDC’ye göre 2024 yılında veri merkezlerinin küresel elektrik tüketimi toplamın %3’ünü aştı. Bu, petrol ve kömür çağının sonundaki sanayi devrimini andırıyor: YZ’nin yükselişi, enerjinin yükselişine mecbur. Kısacası, “dijital devrim”, “enerji devrimi” olmadan gerçekleşemeyecek.
YZ ve Enerji: Jeopolitik Riskten Jeopolitik Güce
Enerji meselesi artık yalnızca fiyat ve tedarik zinciri değil, dijital egemenlik ve siber güvenlik anlamına geliyor. ABD ve Çin arasındaki yeni “teknoloji soğuk savaşı” aslında bir enerji savaşıdır. Çin, veri merkezi ve sunucu üretiminde başı çekerken, ABD ve AB hem altyapı hem de enerji yatırımlarını artırıyor. Google’ın, Microsoft’un ve Meta’nın veri merkezleri Norveç’in, Kanada’nın soğuk bölgelerine taşınıyor; çünkü hem ucuz hem de temiz enerjiye erişim, dijital gücün anahtarı.
Bir başka örnek: Fransa’da düzenlenen 2025 AI Action Summit’te, AB tam 200 milyar Euro’luk “InvestAI” fonunu duyurdu ve bunun büyük kısmını enerji verimliliği yüksek, sürdürülebilir veri merkezlerine ayırdı. Çünkü kim daha verimli, çevreci ve ucuz enerjiyle YZ çalıştırırsa, geleceğin küresel liderliğine de o oynayacak.
Enerjinin Yeni Savaş Alanı: Türkiye Nerede Durmalı?
Türkiye için tablo son derece kritik ve stratejik. Bir yanda hızlı şehirleşme ve sanayileşme, öte yanda bilişim ve veri ekonomisinin yükselişi. Bugün Ankara’dan İstanbul’a, Tekirdağ’dan Gaziantep’e kadar yüzlerce KOBİ ve teknoloji girişimi, YZ tabanlı üretim süreçlerine adapte olmaya başladı. Ancak “YZ atılımı”, sağlam ve sürdürülebilir enerji altyapısı olmadan başarıya ulaşamaz.
Türkiye’nin 2030 enerji projeksiyonuna göre, YZ tabanlı akıllı şehirler, sanayi 4.0 fabrikaları ve dijitalleşen eğitim/sağlık altyapısı için yıllık %6-8’lik bir enerji talep artışı öngörülüyor. Peki, bu ihtiyacın karşılanması için hangi adımlar atılmalı?
Nükleer, GES ve RES yatırımlarının hızla tamamlanması,
Veri merkezleri için enerji verimliliği yüksek “yeşil bina” standartlarının zorunlu hale getirilmesi,
Akıllı şebeke sistemlerine öncelik verilmesi,
Kendi milli çip ve sunucu altyapımızı kurmamız,
Türkçe büyük dil modelleri için yerli, güvenli ve sürdürülebilir veri merkezlerinin teşvik edilmesi gerekiyor.
Enerji ve Dijital Bağımsızlık: Kazımak Şart!
“Dijital bağımsızlık” artık sadece siber saldırılara karşı önlem almak değil; enerji ve veri altyapısını yerli ve milli kaynaklarla “kazımak” demek. YZ’nin ekonomide, güvenlikte ve toplumsal dönüşümde gerçek bir güç çarpanı olabilmesi için, arka planda kesintisiz ve ucuz enerjiye sahip olmalıyız.
Enerjide dışa bağımlılık, dijital çağda egemenliğimizin en zayıf halkası olur. Çünkü veri merkezini bir saniye bile besleyemediğinde ne YZ modelin çalışır, ne kamu hizmetin, ne de savunma sistemin ayakta kalır! Bugün YZ alanında atılım yapan ABD, Çin, AB ülkeleri bu gerçeği görüyor ve enerji üretimini, iletimini ve yönetimini tamamen dijitalleştiriyor. Türkiye’nin de, TEİAŞ’tan EPDK’ya, TÜBİTAK’tan KOSGEB’e kadar tüm kamu ve özel sektör oyuncularıyla, “dijital enerji altyapısı” seferberliği başlatması şart.
Son Söz: Gelecek, Enerjiyle Kodlanacak
Sonuç açık: Yapay zekâ çağında kodla kazanmak, önce enerjiyle kazanmak demek. Dijital geleceği inşa etmek isteyen tüm toplumlar ve liderler için tek yol; enerji üretimini, depolamasını ve tüketimini akıllı sistemlerle birleştirmek. Türkiye’nin bugünkü tercihi, yarının dijital egemenliğini belirleyecek.
Kader artık sadece masada değil; veri merkezlerinde, elektrik hatlarında, güneş panellerinde, rüzgâr tribünlerinde ve nükleer santrallerde yazılıyor. Ve unutmayalım: Kodun kaderi, enerjinin kaderine bağlı!
Saygılarımla
Taşkın Koçak