İsrail–İran Çatışması Üzerinden Stratejik Bir Okuma
Artık savaşlar, sadece cephe hattında değil; veri merkezlerinde, algoritmaların gölgesinde kazanılıyor. Tankların yerini sürü drone’lar, komutanların yerini yapay zekâ destekli sistemler aldı. Strateji artık sezgiden değil; milyarlarca satırlık veriden, yapay zekânın hesapladığı doğruluk oranlarından doğuyor. 2025 Haziran’ında patlak veren İsrail–İran Savaşı, bu dönüşümün en somut örneği olarak tarihe geçti. Bu savaş, yalnızca iki ülkenin değil; insan zekâsıyla makine öğrenmesinin, analog dünya ile dijital uygarlığın ilk büyük çarpışmasıydı.
Kodun Cepheye İnişi: Yapay Zekânın Yeni Savaş Dili
Geleneksel savaşlarda hedefi komutan seçerdi. Şimdi hedefi algoritmalar belirliyor. İsrail’in geliştirdiği “Lavender” ve “Gospel” gibi YZ sistemleri, radar ve uydu verilerini saniyeler içinde analiz ederek tehditleri sıralıyor, SİHA’lara hedefleme verisi aktarıyor. İnsan onayı artık yalnızca sembolik bir aşamaya dönüşmüş durumda.
İsrail’in hava saldırılarında, yüzlerce mini drone’un eş zamanlı görev aldığı sürü mantığına dayalı sistemler kullanıldı. Bu otonom araçlar, hem keşif yaptı hem de belirlenen hedefleri imha etti. Karar verme, koordinasyon ve uygulama süreçleri tamamen yapay zekâya bırakılmıştı.
İran ise düşük radar izine sahip kamikaze drone’lar ile karşılık verdi. “Algoritmik doygunluk” taktiğiyle İsrail’in hava savunmalarını sayıca baskı altına almayı hedefledi. Savunma sistemleri, eş zamanlı tehditlerin hacminden dolayı yetersiz kalmaya zorlandı.
Siber Uzayda Açılan Görünmeyen Cephe
Savaşın ikinci cephesi dijital alanda kuruldu. Sunucu raflarında, fiber hatlarda ve sanal ağlarda. İsrail, İran’ın enerji altyapısı, iletişim sistemleri ve medya merkezlerine YZ destekli siber saldırılar düzenledi. Bu saldırılar, radar ağlarında geçici körlükler, savunma sistemlerinde gecikmeler yarattı.
İran ise bu saldırılara karşı tersine mühendislik tabanlı yazılımlarla cevap verdi. Boş arazilerde oluşturulan “hayalet hedefler” ile İsrail radarları yanıltıldı. Siber harp artık yalnızca bir destek alanı değil, savaşın belirleyici sahnesine dönüşmüş durumda.
Bu savaşta sosyal medya da bir silaha dönüştü. İsrail, deepfake video ve ses içerikleriyle psikolojik operasyonlar yürüttü. İran ise bot orduları vasıtasıyla sosyal medya platformlarında panik ve karmaşa oluşturmayı hedefledi. Bu yeni dönemde savaş, yalnızca toprakları değil, zihinleri işgal etme meselesine dönüştü.
Dijital Kalkanlar: İsrail’in Savunma Sistemlerinde Yapay Zekâ
İsrail’in gösterdiği direncin ardında yalnızca disiplini yüksek bir ordu değil, YZ entegre savunma sistemleri bulunuyor. Üç katmanlı bu sistem, klasik savunmanın ötesine geçmiş durumda:
1. Demir Kubbe (Iron Dome):
Bu sistem, gelen roketlerin yörüngesini anlık hesaplayarak yalnızca tehdit oluşturanları hedef alıyor. Böylece füze stoğu verimli kullanılıyor, gereksiz müdahalelerden kaçınılıyor.
2. David’s Sling:
Orta menzilli tehditlere karşı kullanılan bu sistem, tehditleri kategorize ediyor. Hangi hedefe, hangi sistemle müdahale edileceğine YZ karar veriyor. İnsan sürecin dışına alınıyor.
3. Arrow-3:
Balistik tehditlere karşı geliştirilen bu sistem, atmosfer dışındaki hedefleri vurabiliyor. Yönlendirme, takip ve karar süreçleri tamamen yapay zekâ tarafından yürütülüyor.
Bu yapılar sayesinde İsrail, sadece saldırıya karşı koymakla kalmıyor; karar süresini kısaltıyor, kaynak verimliliğini artırıyor ve stratejik öngörüsünü dijitalleştiriyor.
Türkiye Ne Yapmalı?
İsrail–İran Savaşı yalnızca bölgesel bir kriz değil; geleceğin savaş formasyonlarına dair net bir uyarıydı. Bu savaş, teknolojiye hazırlıklı olanlarla olmayanlar arasında geçen bir medeniyet testiydi. Türkiye bu testte geç kalmamalı. Acil ve stratejik olarak dört başlıkta adım atılmalıdır:
1. Milli YZ Tabanlı Savunma Sistemleri İnşa Edilmeli
Başka ülkelerin yazılımlarına güvenilemez. Yerli verilerle beslenen, milli algoritmalarla çalışan sürü drone sistemleri, hedefleme yazılımları ve karar destek altyapıları hızla geliştirilmeli.
2. Kod Harp Akademileri Açılmalı
Kara Harp Okulu nasıl subay yetiştiriyorsa, YZ ve siber harp okulları da algoritmik düşünceye sahip dijital komutanlar yetiştirmeli.
3. Etik ve Hukuki Altyapı Oluşturulmalı
Yapay zekânın “öldürme kararı” verdiği bir savaş ortamında, etik sınırlar ve hukuki sorumluluk yeniden tanımlanmalı. Türkiye bu alanda öncü bir normatif çerçeve geliştirebilir.
4. Veri Egemenliği ve Siber Güvenlik Stratejisi Kurulmalı
Kritik altyapılar, milli yazılımlarla korunmalı. Kamu-özel işbirliğiyle oluşturulacak siber savunma ordusu, Türkiye’nin dijital egemenliğinin temel direği olmalıdır.
Sonuç: Gelecek Kodla Kazanılır
İsrail–İran savaşı, modern savaşın doğasını kökten değiştirdi. Artık savaşlar sadece silahlarla değil, satır satır yazılmış kodlarla yürütülüyor. Zihinleri yöneten, sistemleri çöken, veriyle hedef belirleyen yapılar savaşı şekillendiriyor.
Bugünün gerçekliği net:
“Cephe sınırı yok, veri sınırı var.
Kurşun değil, komut dosyası atılıyor.
Komutan değil, algoritma karar veriyor.”
Bu çağda ya kod yazarsın…
Ya da başkalarının kodunda silinirsin.
Ve biz, Türkiye olarak bu dijital çağa yalnızca uyum sağlamakla kalmamalı; yön verenlerden biri olmalıyız. Çünkü artık gelecek demirle değil, veriyle kazınıyor.
Taşkın Koçak
Haziran 2025