Kitap mı, Makale mi? Akademide Bilimsel Üretimde Doğru Dengeyi Kurmak

Bilim dünyasında öteden beri süren bir tartışmadır: Kitap yazmak mı, makale yayınlamak mı?
Bir akademisyen için hangisi daha değerli? Hangisi bilimsel birikime, toplumsal etkiye, bilim dünyasının ilerlemesine daha fazla katkı sağlar?
Bu sorunun cevabı, ne tek boyutludur ne de tek bir doğruya sahiptir. Ama kabul etmek gerekir ki, özellikle çağımızda, akademinin geleceği ve ülkemizin bilimsel rekabetçiliği için bu konu üzerinde ciddi biçimde düşünmek, hem bireysel hem kurumsal düzeyde yeniden pozisyon almak şarttır.

Bilimsel Üretimde, Kitaplar ve Makaleler

Tarihsel olarak bakıldığında, insanlığın bilgi birikimi büyük oranda kitaplar üzerinden taşındı. Newton’un “Principia Mathematica”sı, İbn-i Sina’nın “El Kanun fi’t-Tıbb”ı, Darwin’in “Türlerin Kökeni” gibi dev eserler, bir dönemi ve hatta medeniyetleri değiştirdi.
Kitap, akademik hayatta hâlâ bir “birikimin” sembolüdür. Özellikle sosyal bilimlerde, düşüncenin geniş açılı ele alınması ve uzun yıllara yayılan sentezler için kitap yazmak kaçınılmazdır.

Ancak modern bilim dünyası, 20. yüzyılın ortalarından itibaren başka bir dönüşüme sahne oldu:
Araştırmanın, yeniliğin ve bilimsel ilerlemenin ana birimi “makale” haline geldi.
Çünkü makale, hızlı, dinamik, güncel ve ölçülebilir bir bilimsel iletişim aracı olarak öne çıktı. Fikirler hızla tartışıldı, test edildi, eleştirildi ve geliştirildi.

Literatürdeki Güncel Eğilimler ve Hangi Alanda Ne Öne Çıkıyor?

Bugün, dünya üniversitelerinde ve bilimsel topluluklarında, doğa bilimlerinden mühendisliğe, tıp alanından psikolojiye kadar neredeyse tüm alanlarda makale tabanlı üretim baskın durumda.
Bu eğilim, özellikle aşağıdaki sebeplerden kaynaklanıyor:

  1. Hız ve Güncellik:
    Bilimsel ilerleme, hızla güncellenen bulgular, sürekli değişen veri ve teknolojiyle şekilleniyor. Makale, kısa sürede yayımlanabildiği için bilimsel ilerlemenin ritmine daha uygun.
  2. Değerlendirilebilirlik ve Etki:
    Makaleler, atıf, etki faktörü, H-endeks gibi objektif ölçütlerle değerlendirilebiliyor. Bilimsel kariyer planlamasında, fon başvurularında ve uluslararası işbirliklerinde şeffaf ve karşılaştırılabilir bir gösterge sunuyor.
  3. İnovasyon ve AR-GE’ye Katkı:
    Patent, yeni ürün, klinik uygulama, yazılım gibi inovatif çıktılar, çoğunlukla makale temelli projelerden doğuyor. Araştırma üniversitelerinde ve teknoloji odaklı kurumlarda makale, “bilginin piyasaya çıkma sürecinin” de ilk adımı oluyor.
  4. Uluslararası Tanınırlık:
    Küresel bilim camiasında, kitaplar genellikle yerel etkiye sahipken, makaleler uluslararası veri tabanlarında daha görünür ve hızlı yayılıyor. Bilimsel tartışmaların evrensel dili çoğunlukla makaledir.

Türkiye’de Akademik Kariyer ve Yayın Dinamikleri

Türkiye’de, özellikle son 25 yılda akademik yükselme ve teşvik sistemlerinde makale odaklılık öne çıkmıştır. Doçentlik, profesörlük, akademik teşvik gibi süreçlerde kitap elbette değerli; ancak makalesiz bir ilerlemenin mümkün olmadığı bir tablo ile karşı karşıyayız.

Bu durumun hem avantajları hem de sorunları var:

Avantajları:
Makale üretimi, genç akademisyenlerin disiplin, metodoloji ve araştırma refleksi kazanmasına yardımcı oluyor. Bilimsel dünyaya hızlı entegrasyon, güncel konularda söz sahibi olabilmek, kariyerin başında büyük avantaj.

Dezavantajları:
Makale sayısı baskısı, nitelik yerine niceliğe yönelmeye, “makale fabrikası” tarzı üretime ve bazen özgünlüğün gölgelenmesine neden olabiliyor. Özellikle belirli bir yaştan sonra, hayat tecrübesinin ve uzun yıllık birikimin “kitap” formunda aktarılması gecikiyor veya arka plana itilebiliyor.

Akademisyenin Yaşam Döngüsüde Ne Zaman Makale, Ne Zaman Kitap Olmalı?

Gerçekçi olmak gerekirse, her akademisyenin mesleki hayatı farklı evrelerden geçer.
Gençlik yıllarında, üretim hızı, veriyle çalışma refleksi ve kariyer basamaklarını hızla tırmanma motivasyonu öne çıkar.
Bu çağda, makaleye, projeye, inovasyona odaklanmak daha doğrudur. Çünkü:

  • Makale ile bilimsel topluluğun gündeminde yer almak kolaylaşır.
  • Ar-Ge ve proje ekiplerinde aktif rol almak, ulusal ve uluslararası işbirliği için daha fazla fırsat yaratır.
  • İnovasyon ekosistemi içinde, patente, ürüne ve piyasaya en kısa yoldan ulaşmak mümkündür.

Belli bir olgunluğa ulaşıldığında, birikim kitapta derinleşir; kavramsal sentez, yeni bakış açıları ve özgün metodolojilerle, kalıcı eserler ortaya çıkar.
Ancak, genç yaşlarda sürekli kitaba yönelmek, dinamik bilimsel topluluktan kopmaya, yeni fikirlerin güncelliğini kaçırmaya sebep olabilir.

Kitabın Yeri ve Akademik Değer

Kitap, özellikle sosyal bilimlerde ve beşeri alanlarda hâlâ vazgeçilmezdir.
Düşüncenin, analizlerin, disiplinler arası sentezin ve uzun vadeli vizyonun en etkili aracı olmaya devam ediyor.
Ancak fen, mühendislik, tıp ve uygulamalı bilimlerde bilgi hızla eskidiği için, kitap üretimi çoğu zaman kariyerin ilerleyen dönemlerine, birikimin olgunlaşmasına bırakılır.

Ayrıca, uluslararası ölçekte değerlendirildiğinde, birçok ülke kitaplara ve kitap bölümlerine daha sınırlı puan ve teşvik verirken; asıl rekabet, makale, proje ve inovatif çıktılar üzerinden yürüyor.

Akademide Gerçek Başarı: Dengede Olmak

Başarılı bir akademik kariyer, kitabı küçümsemeden, ama bilimin güncel rotasını da makaleyle kaçırmadan dengeyi tutturmaktır.

  • Genç yaşlarda ve kariyerin üretken çağında, mümkün olduğunca araştırma yapmak, makale ve proje üretmek, Ar-Ge ve inovasyona odaklanmak gerekir.
  • Olgunluk döneminde, hayat tecrübesini, sentez ve analitik birikimi kitaplarla topluma ve bilim dünyasına miras bırakmak ayrı bir değerdir.

Bu denge, sadece akademisyen için değil; üniversitelerin, fakültelerin ve hatta ülke politikalarının da hedefi olmalıdır.
Teşvik ve değerlendirme sistemleri, ne yalnızca makaleyi, ne de sadece kitabı kutsamamalı; her dönemin ve her üretim tipinin hakkını vermeli.

Sonuç: Akademik Üretimde Kalıcı Etki ve Yenilik İçin Yol Haritası

Bugünün bilimsel rekabetinde ve toplumsal dönüşümünde, genç akademisyenlere tavsiyem şudur:
Araştırmaya, Ar-Ge’ye, inovasyona ve makale temelli projelere mümkün olduğunca erken ve güçlü şekilde odaklanın.
Çünkü bu dönemde yapılan üretimler, hem kalıcı bilimsel etki bırakır, hem de ulusal ve uluslararası tanınırlık sağlar.
Zamanla olgunlaşan bilgi, kitap formunda derinleşip anlam kazanır.

Akademinin gerçek başarısı;
— Güncel, yenilikçi ve ölçülebilir katkı sunmakta;
— Birikimi kitaplarla insanlığa miras bırakmakta;
— Bilgiyi hem bugüne hem yarına taşımaktadır.

Makale ve kitap birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır.
Ama çağımızın rekabetinde ve bilimsel dönüşümde, makale temelli inovasyonun öne çıkması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Türkiye’nin bilimde sıçrama yapması için; verimli çağda makale ve araştırmaya odaklanan, tecrübeyle kitabı buluşturan dengeli bir model şarttır.

Taşkın Koçak
Bilgiyi sadece yazan değil, geliştiren, dönüştüren ve topluma kazandıranlara selamla…

Leave a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir