El-Harezmi’den Günümüze Bir Yolculuk
Yapay zekâ, günümüzde sağlık hizmetlerinden üretim süreçlerine, güvenlikten eğitime kadar geniş bir yelpazede insan yaşamını yeniden şekillendirmektedir. Ancak bu teknolojinin kökü yalnızca Batı’ya ait değildir. Yapy zekanın kökleri İslam dünyasının altın çağındaki bilimsel mirasa kadar uzanır. 9. yüzyılda El-Harezmi’nin ortaya koyduğu cebir ve algoritma, bilgisayar biliminin ilk kıvılcımlarını oluşturmuş; sıfır kavramını sistematik hale getirmesi ise ikili sayı sisteminin temelini atmıştır.
Zamanla bu miras Batı’ya taşınmış, orada kurumsallaşmış, matematik ve mantıkla birleşerek modern bilgisayarların doğuşunu mümkün kılmıştır. Bugün ABD ve Çin, devasa yatırımlar ve altyapılarla YZ ekosisteminin baş aktörleri konumundadır. İslam dünyası ise son yıllarda yeni atılımlar yapmaya başlamış; BAE, Suudi Arabistan ve Türkiye öne çıkan üç merkez olarak dikkat çekmiştir.
Yazımızda, El-Harezmi’nin bıraktığı mirastan başlayarak ikili sayı sistemi, algoritmalar, yapay zekâ kışları, makine öğrenmesi ve üretken yapay zekânın ortaya çıkış sürecini birlikte inceliyeceğiz. Ardından, İslam dünyasının günümüzdeki konumunu, veri ve morfolojik dil yapılarından kaynaklanan zorlukları ve geleceğe dair yol haritalarını ele alacağız.
El-Harezmi ve Algoritmanın Doğuşu
El-Harezmi’nin Kitab el-Cebr vel-Mukabele eseri, matematik tarihinde bir dönüm noktasıdır. “Cebir” terimini ilim dünyasına kazandırmakla kalmamış, aynı zamanda “algoritma” kavramının temelini atmıştır. Onun çalışmaları sayesinde çok karmaşık problemler adım adım çözülebilir hale gelmiş, bilgisayarların işleyiş mantığının ilk adımı atılmıştır.
El-Harezmi’nin bir diğer büyük katkısı ise sıfırın ve konumsal sayı sisteminin kullanımıdır. Bu kavramlar, modern hesaplama yöntemlerinin ve dolayısıyla bilgisayarların en temel yapı taşlarıdır. Bugün ikili sistem (binary) üzerinden işleyen tüm dijital cihazların kökeninde bu katkılar vardır.
Binary ve Batı’da Matematiğin Derinleşmesi
El-Harezmi’nin açtığı yolu Batı’daki bilim insanları derinleştirmiştir.
- Leibniz (1646–1716): İkili sayı sistemini felsefi bir düzlemde formüle etmiş, mantıksal düşünce ile matematik arasında köprü kurmuştur.
- George Boole (1815–1864): Boole Cebiri ile mantıksal işlemleri matematiksel bir dile dönüştürmüş, bilgisayarların mantıksal kapılarla çalışmasının temelini atmıştır.
- Alan Turing (1912–1954): Turing Makinesi ile modern bilgisayar biliminin teorik temelini kurmuş, algoritmik hesaplamaların soyut modelini ortaya koymuştur.
- John McCarthy (1927–2011): 1956 Dartmouth Konferansı’nda “Artificial Intelligence” (Yapay Zekâ) terimini literatüre sokarak yapay zekânın akademik bir disiplin olarak kabul edilmesini sağlamıştır.
Bu adımlar, modern bilgisayar biliminin Batı’da kurumsallaşmasını sağlamış, İslam dünyasının öncülüğü ise tarihsel koşullar nedeniyle sekteye uğramıştır.
Yapay Zekâ Kışları ve Yeniden Doğuş
1950’lerden sonra yapay zekâya duyulan iyimserlik, kısa sürede yerini hayal kırıklığına bıraktı. 1970’ler ve 1990’larda iki büyük “YZ kışı” yaşandı; araştırma fonları kesildi, beklentiler düştü. Ancak 2000’lerde makine öğrenmesinin gelişmesi, büyük veri setlerinin artması ve donanım gücünün yükselmesiyle alan yeniden ivme kazandı.
2012’de derin öğrenmenin görüntü işleme alanında elde ettiği başarı, yeni bir çağın habercisi oldu. 2017’de Google’ın Transformer mimarisi, dil modellerini bambaşka bir seviyeye taşıdı. 2022’den itibaren üretken yapay zekâ (ChatGPT, Claude, Gemini, deepseek gibi modeller) küresel ölçekte devrim niteliğinde bir sıçrama başlattı. ABD ve Çin, bu süreçte yalnızca yazılım değil; donanım (GPU’lar, özel çipler), veri merkezleri ve dev parametreli modeller sayesinde üstünlüklerini pekiştirdi.
İslam Dünyası’nda Yapay Zekâ Çalışmaları
İslam dünyası bu süreçte Batı’nın gerisinde başlamış olsa da son yıllarda kayda değer girişimler ortaya çıkmıştır:
- Birleşik Arap Emirlikleri (BAE): Abu Dabi’deki Technology Innovation Institute (TII) tarafından geliştirilen Falcon-180B, 180 milyar parametreli büyük bir dil modelidir. Açık kaynaklı olmasıyla dikkat çeken Falcon, Arap dünyasında sembolik bir atılım olmuştur. Ancak eğitim verisinin önemli kısmı İngilizce kaynaklara dayalıdır.
- Suudi Arabistan: NEOM projesi kapsamında veri merkezleri inşa edilmekte, King Abdullah University of Science and Technology (KAUST) aracılığıyla Arapça odaklı projeler desteklenmektedir. Yüksek bütçeli yatırımlar, Suudi Arabistan’ı bölgesel bir YZ üssü haline getirmeyi hedeflemektedir.
- Türkiye: TÜBİTAK, ASELSAN, HAVELSAN gibi kurumların öncülüğünde hem savunma sanayii hem de sivil alanlarda yapay zekâ uygulamaları geliştirilmektedir. Üniversitelerde Türkçe veri kümeleri oluşturulmakta, özel sektör ve girişimler aracılığıyla YZ çözümleri yaygınlaşmaktadır.
Morfolojik Dillerin Zorluğu: Türkçe ve Arapça
YZ’de dil modelleri büyük önem taşır. İngilizce gibi analitik dillerde sözcükler görece basit yapılara sahip olduğu için veri işleme daha kolaydır. Ayrıca dünya dijital içeriğinin %60–65’inin İngilizce olması, Batı’ya büyük bir avantaj sağlamaktadır.
Türkçe ve Arapça ise morfolojik diller oldukları için çok daha karmaşıktır. Bir kökten yüzlerce farklı kelime türetilebilir. Türkçede “gel” kökünden “geleceksiniz, gelebilirdiniz, gelmişsiniz” gibi yüzlerce form üretilebilir. Arapçada ise kök-kalıp sistemi ve diakritik işaretler, yapıyı daha da karmaşık hale getirir.
Bu durum, yapay zekâ modelleri için şu zorlukları doğurur:
- Büyük, temiz ve etiketlenmiş veri ihtiyacı
- Morfolojik çözümleme algoritmalarının geliştirilmesi
- Çok dilli modellerde Türkçe ve Arapça’nın doğru temsil edilmesi
Donanım, Yazılım ve Veri Faktörleri
YZ alanında üstünlüğün üç ayağı vardır:
- Donanım: ABD’nin NVIDIA GPU’ları ve Çin’in Huawei Ascend çipleri küresel pazara hâkimdir. İslam dünyasında bu ölçekte donanım üretimi henüz bulunmamaktadır.
- Yazılım: Açık kaynak ekosistemleri (Hugging Face, GitHub) ve büyük şirketler (OpenAI, Google, Anthropic) yazılım alanında liderdir. İslam dünyası bu yazılımlara bağımlı durumdadır.
- Veri: Dil modelleri için milyarlarca kelime gereklidir. İngilizce bu açıdan baskın iken Türkçe ve Arapça’da derli toplu, nitelikli veri setleri eksiktir.
Gelecek Perspektifi: İslam Dünyası Ne Yapmalı?
İslam dünyasının YZ’de küresel rekabet gücünü artırabilmesi için stratejik adımlar atması zorunludur:
- Ortak Dil Veri Havuzları: Arapça ve Türkçe için ortak büyük veri tabanları oluşturulmalı.
- Morfolojiye Duyarlı Çözümler: Türkçe ve Arapça’nın eklemeli yapısını dikkate alan özel algoritmalar geliştirilmeli.
- Donanım Altyapısı: Yerli hızlandırıcı çip ve GPU yatırımları teşvik edilmeli.
- İnsan Kaynağı: Üniversitelerde yapay zekâ bölümleri güçlendirilmeli, genç araştırmacılar desteklenmeli.
- Uluslararası Konsorsiyumlar: ABD ve Çin’e bağımlılığı azaltmak için Avrupa, Asya ve Afrika ile işbirlikleri geliştirilmelidir.
Sonuç
El-Harezmi’nin cebiri ve algoritmasıyla başlayan yolculuk, yapay zekâ çağında insanlığın geleceğini şekilendiryor. Batı, dil, veri ve donanım üstünlüğüyle lider konumda iken ABD ve Çin, yatırımlarını küresel güç unsuru haline getirmiştir.
İslam dünyası ise henüz başlangıç aşamasında olmasına rağmen BAE’nin Falcon modeli, Suudi Arabistan’ın büyük yatırımları ve Türkiye’nin yükselen girişimleriyle dikkat çekmektedir. Türkçe ve Arapça’nın morfolojik zorlukları, veri eksiklikleri önemli engellerdir; fakat aynı zamanda özgün çözümler geliştirmek için fırsattır.
El-Harezmi’nin mirası bize şunu göstermektedir: Bilim evrensel bir mirastır. Önemli olan geçmişin ilhamıyla geleceğe cesur adımlar atmaktır. Eğer İslam dünyası veri, donanım ve dil odaklı stratejilerini güçlendirirse, küresel yapay zekâ ekosisteminde sadece tüketici değil, üretici ve yönlendirici bir aktör olabilir.
Saygılarımla
Taşkın Koçak