İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’yı Almanların istilasından kurtaran ABD, 1944 yılında 44 ülkenin katıldığı Bretton Woods Anlaşması ile doları dünya parası, yani rezerv para haline getirip altına endeksledi. ABD o toplantıda ülkelere, “Bize 35 dolar getirdiğinizde size 1 ons altın veririz” diyerek güvence verdi.
O yıllarda ABD merkez bankası FED’in kasasında 20 bin metrik ton altını bulunmaktaydı. Yapılan toplantıda doların rezerv para olmasının yanı sıra IMF, (Uluslararası Para Fonu) World Bank (Dünya Bankası) gibi kurumların ve GATT (Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) gibi sistemlerin kurulması kararlaştırıldı. Böylece ABD artık küresel gücün aktörü oldu.
Bu süreçten sonra ABD’nin Rusya ile yaşadığı soğuk savaşın etkilerinin artması ile silahlanma giderleri, Kore savaşının ve Vietnam savaşının mali yükü, 1962 Küba krizi, enflasyon ve büyüme hızının düşmesi gibi sorunlar sebebi ile daralan ABD ekonomisinin altın rezervleri erimeye başladı. 2020 yılı itibarı ile FED’in 8133 metrik ton altını var. Bu durumdan kurtulmak için çıkış yolu arayan ABD Başkanı Nixon, 1971 yılında doları altın endeksinden çıkarma kararı ile ABD ekonomisini kurtaracak, diğer ülkelerin ekonomisini ise çöküşe götürecek operasyonu başlattı.
Bu andan itibaren artık petro-dolar karşımızdaydı, petrol satın alacaksanız öncelikle dolar alacaksınız! Peki, doları nasıl alacaksınız? Ürettiğiniz, mal, hizmet veya aldığınız borç parayla… Bretton Woods Anlaşması’na imza atan ülkeler bu durumdan çok ciddi manada rahatsız oldular fakat birkaç devlet dışında itirazları cılız oldu, çünkü Avrupa ülkelerinin Rusya’dan ve Doğu Bloğu ülkelerinden çekindikleri için hamileri olan Amerika’nın yanında durmaktan başka çareleri yoktu, kendilerine atılan bu tokadı mecburen sinelerine çektiler.
1991 yılında AB ülkeleri kendi içlerindeki dolaşımı ve ticareti kolaylaştırmak için yine ABD’nin bilgisi dahilinde euroyu çıkardı ve bu parayı yine dolara sabitledi. Bu durumda ABD dolar endeksi olduğundan dolayı rahatsız olmadı.
Çin, Rusya ve Doğu Bloğu ülkeleri bu durumda ne yaptılar? Komünist rejimin etkisi ile kendi ilçelerine kapandıklarından yani küreselleşmeden uzak durdukları için, bu konu ne Çin’i nede Rusya’yı o yıllarda pek de ilgilendirmedi. Onlar ekonomik politikalardan ziyade sadece siyasi ve askeri konulara odaklıydılar.
Bu durum yani ikili kutuplaşma her zaman ABD’nin işine yaradı. Dünyanın finans ve ekonomik düzenin kurallarını koyup ve yöneten küresel güç o oldu. Doğu Bloğu’nun yıkılmasının ardından öncelikle Çin, sonrasında Rusya dünya pazarlarına çıkmaya başladılar. Özellikle Çin, Rusya’dan daha önce ABD’nin eli ile dünya ile entegrasyona başlamıştı, bunu Soğuk Savaş sürecinde ABD, Rusya’ya karşı bir koz olarak kullanıyordu. Çin ve Rusya uluslararası ticarette sattıkları malların karşılığında değişim aracı olarak doları alıyor, ayrıca ABD öncüllüğünde kurulan birçok uluslararası ekonomik ve finansal kuruluşların kurallarına da tâbi oluyorlardı. Her iki ülke de rahatsızdı ama oyun kurucu kurallarını koymuştu, bu kuralların dışına çıkmaları çok zordu.
Çin ve Rusya, ABD’nin gerçek küresel gücünü hissetmişti ama yapacak bir şeyleri yoktu. Bu sebeple itiraz etmeden yollarına devam ettiler. Hatta merkez bankalarını dolar ile doldurdular. Şu an Çin’in merkez bankasında 3 trilyon dolar, Rusya’nın merkez bankasında ise 500 milyar dolar var.
2008 yılına gelindiğinde ise ABD ekonomisi mortgage krizi ile karşı karşıya kaldı. Ekonomisi tekrar çökme noktasına gelen ABD merkez bankası FED, bu krizden kurtulmak için yine trilyonlarca dolar bastı ve piyasaya sürdü. FED’in bu girişimi üzerine diğer ülke merkez bankaları da aynısını yaparak bu krizi az hasarla atlattılar, fakat sürekli şişen karşılıksız paralar ile dünya ekonomisi zorlanmaya ve yıkıma doğru gitmeye başladı. Dolar sterilizasyonunu bir türlü sağalamayan ABD küresel ekonomiye ciddi manada zora soktu.
ABD’nin bu operasyonlarından rahatsız olan ve çareler arayan Çin ve Rusya dolardan kurtulma planları yapmaya başladılar. BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkeleri ile ortak bir rezerv para yapmaya karar verdiler, fakat bu o kadar da kolay değildi. Yeni para neye endekslenecek; altına mı, gümüşe mi yoksa petrole mi veya çaresiz olarak yine dolara mı? Bu halen bir soru işareti.
Şu an dünyada petrol dâhil birçok hammadde ve teknoloji ürünlerinin fiyatı dolara bağlı. Ayrıca bu ülkelerin kasalarındaki trilyonlarca dolarları ne olacak? Özellikle 2,6 trilyon dolar ihracat yapan Çin, yüzlerce ülkeden mal bedellerini hangi para cinsinden alabilecek? Çin’in BRICS ülkelerine yaptığı toplam ihracat tutarı 185 milyar dolar. Bu ve bunun gibi sorunlar bu işin çok da kolay olmayacağını gösteriyor.
Önce Rusya ve sonra İran’ın petrol satışlarında yuan alacaklarını duyurmasının ardından petrol piyasaları şok yaşadı. ABD bu meydan okumadan çok rahatsız oldu. Çin ve İran’a farklı yaptırımlar ile gözdağı verdi ama bir kere çatlak oluşmuştu. Çin, Rusya ve birçok ülke dolardan kurtulma çalışmaları ve çözümleri ararken bir yandan da dolar ile olan münasebetleri devam ettirmekteydi. Öte yandan dolaşımda olan karşılıksız dolarlar (itibari para) küresel ekonomiye öylesine yük olmuştu ki artık son raddeye gelmiş, büyük borç yumağının içine düşmüş, gelirinin 3 katı borçlanmış olan dünya ekonomisi her an patlamaya hazırdı.
Sonuçta bu virüs operasyonu ile dünya ekonomisi patladı. Sonucu çok ağır olacak. Bu tablodan küresel ekonomi yeniden nasıl çıkabilir ve dolar ne olur? Bu tür senaryolara karşı ön hazırlık yapan dünya ekonomisi bu işi kripto yani dijital para ile aşmayı hedeflemektedir, tabii ki bu çok da kolay değil ama başka da çare yok. Bilinen kripto paralar buna çare olmaz çünkü dış ticareti yani uluslararası ticaret bu paralar ile şu zamanda yapmak mümkün değil, onlar şimdilik yatırım aracı ve kısmi olarak ticarette kullanılmaktadır.
Bu krizden çıkış için konuşulan iki senaryo var. Birincisi ABD dolarının dijital olması, dolarcoin parası… İkincisi IMF’nin var olan rezerv parası SDR’nin dijital para olması…
Öncelikle ikincisini ele alalım. IMF’in parası SDR, Special Drawing Rights rezerv parası; Amerikan doları, euro, İngiliz sterlini, Japon yeni ve Çin yuanına bağlı olarak hesaplanıyor. 5 para biriminin toplamı alınarak 1 SDR ortalaması bulunuyor. Yalnız ne gariptir ki diğer para birimlerinin değerleri de yine dolar kuru ile hesaplanıyor ve ortaya çıkan sonuçlarının toplamı 1 SDR tutarını oluşturuyor, yani temelinde yine dolar var. Çin, özellikle bu konuda çok ısrarcı ve bir an önce bu paraya geçelim diye ısrar ediyor. Peki, IMFcoin ya da farklı bir isimle SDR’ye endeksli bir kripto para sorunu çözer mi? Çözer ama çok da kolay değil. Bu iş hayli zaman alır ve ABD ekonomisine ağır bedeller ödeteceği gibi başka birçok ülkeyi de sarsar. Sonuçta doların hegemonyasını kısmen bitirir.
Dolar dijital paraya dönüştüğünde ABD için yeni bir çıkış kapısı olacak, dolaşımda olan karşılıksız kağıt dolarlar FED’e gelene kadarki süreçte ABD taleplere cevap verebilmek için yeni dijital paradan bolca oluşturacak. Bu para birimi aynı zamanda e-ticaretlerde (B2C) ve (C2C) çok yaygın kullanılacak ve ileride evrensel rezerv para olmaya aday olacak.
Çin, Rusya, Kanada, İsviçre ve İsveç de kendi para birimlerini dijitalize etme konusunda büyük adımlar attılar. Özellikle Çin bu konuda çok ilerlemişti, hatta bu yıl dijital paraya geçecekti fakat salgın bu geçiş sürecini etkiledi. Çin’in bu yaptığı hamleden sonra Amerika’dan da benzer bir hamle gelecek. Bu konuda ABD geç dahi kaldı ama mutlaka altında bir hesabı vardır. Küresel salgından etkilenen ABD, halkına yapacağı ekonomik yardımları dijital cüzdanlara aktarma planı yapmakta. Bu FED için dijital paraya geçişin bir başlangıcı olabilir.
Dolar eğer dijital forma girerse, o zaman rezerv para olma etkisini hâlâ devam ettirebilir. Bu konuda dünyada özellikle koronavirüs salgını sonrasında ekonomik alanda ciddi değişimler olması beklenmekte. Paraların dijitalleşme politikaları da bu dönemde önemli yer tutacak hatta diğer ülkeler de bu trendi takip edecektir.
Türkiye de kendi dijital parasını en kısa sürede çıkaracaktır. Yeni sistemi insanların benimsemesi ve uygulaması çok kolay olmayacak, ilk zamanlar bir karışıklık olacak ama hayatı mobil ve dijitalle iç içe olan günümüz insanı bu duruma da en kısa sürede alışacaktır.
“Ne gereği var? Keşke olamasaydı…” diye sorgulayacaklara diyeceğim şudur ki; bu kaçınılmaz sondur, çünkü küresel güçler bunu önümüze koydular, bundan sonra bundan kaçış yok. Bu dijitalleşme sonrası artık para birimleri daha fazla kişiye açık olacak ve daha kolay ulaşılabilir hale gelecek, zamanla insanlık bunun rahatına alışacaktır.
Biz de şu hakikatli tespitlerle sözümüze son verelim: “Ya yeni hal ya izmihlal!”
“Şu istikbal inkılabatı içinde gelecekte en yüksek ve gür seda İslam’ın sedası olacaktır” diyerek bu yeni sisteme Kur’ani çözümler ve önerilerle, dünya zulüm sisteminin temel çarkı olan faiz sömürü düzenine İslami ve evrensel ekonomik çareleri acilen hayata geçirip iflas etmiş dünya ekonomisine tek kurtuluşun reçetesini göstermek gerektir.
Selam, dua ve hürmetlerim ile…