Bugün dünya genelinde yaklaşık 3 milyar oyun kullanıcısı bulunmaktadır. Bu sayı, neredeyse dünya nüfusunun yarısına karşılık gelmektedir. Oyun endüstrisinin yıllık ekonomik büyüklüğü ise 200 milyar doların üzerindedir. Bu tablo bize şunu gösteriyor: Oyunlar artık yalnızca çocukların eğlencesi değildir; kültürel, sosyal, psikolojik ve ekonomik bir güç haline gelmiştir. Türkiye açısından bu mesele, yalnızca oyun sektörünün ekonomik boyutuyla değil, gençliğimizin geleceği, toplumsal huzurumuz ve devlet otoritesinin sürekliliği açısından da stratejik bir öneme sahiptir.
Aynı durum dizi ve filmler için de geçerlidir. Netflix, Disney+, Amazon Prime, yerli dijital platformlar ve televizyon dizileri gençler üzerinde çok ciddi etkiler bırakmaktadır. Popüler dizilerle yayılan şiddet, uyuşturucu kültürü, cinsellik ve sorumsuz yaşam biçimleri, gençlerin davranışlarını doğrudan şekillendirmektedir. Bir genç, saatlerce oyun oynayarak şiddete alışabilir; aynı şekilde saatlerce dizi izleyerek şiddeti, suçu veya yanlış yaşam tarzlarını normalleştirebilir. Bu nedenle mesele, sadece oyunlardan değil, dijital içerik dünyasının bütününden doğmaktadır.
1. Yasaklarla Sonuç Alınmaz, Bilinçlendirme Şart
Öncelikle şu gerçeği kabul etmeliyiz: Oyunları ya da dizileri yasaklayarak bu meseleyi çözmek mümkün değildir. Çocuklar ve gençler, dijital dünyada büyüyor. Onların dünyasından bu içerikleri çıkarmak, onları sosyal çevreden, iletişimden ve arkadaş ilişkilerinden koparmak anlamına gelir. Bu yüzden yasak yerine bilinçlendirme ve yönlendirme temel stratejimiz olmalıdır.
Çocuklara ve gençlere oyunların, dizilerin ve filmlerin riskleri ve faydaları anlatılmalı; hangi içeriklerin zararlı, hangilerinin faydalı olabileceği gösterilmelidir. Özellikle yabancı dizilerin yaydığı kültürel kodların sorgulanması, gençlere eleştirel bakış açısı kazandırılması hayati önem taşır.
2. Eğitim Sisteminde Dijital Okuryazarlık
Bugün Türkiye’nin eğitim sisteminde hâlâ ciddi bir eksiklik vardır. Çocuklara matematik, fen, tarih öğretiyoruz ama onların gününün büyük kısmını geçirdiği dijital dünyayı öğretmiyoruz. Dijital okuryazarlık dersleri, ilkokuldan itibaren zorunlu hâle getirilmelidir.
Bu derslerde;
- Sosyal medyanın, oyunların ve dizilerin doğası,
- Siber zorbalık ve çevrimiçi şiddet,
- Kişisel verilerin korunması,
- Oyun bağımlılığı ve zaman yönetimi,
- Medya okuryazarlığı (dizi ve filmlerdeki mesajların sorgulanması),
- Sağlıklı dijital alışkanlıklar
öğretilmelidir. Öğretmenler bu konuda özel eğitim almalı, aileler düzenli seminerlerle bilinçlendirilmelidir. Çünkü sadece çocuklara değil, ailelere de sorumluluk düşmektedir.
3. Çeteleşme, Zorbalık ve Medyanın Etkisi
Bugün sokaklarımızda ve okullarımızda gözlemlenen en büyük tehlikelerden biri, çeteleşme ve zorbalık eğilimidir. Dijital oyunlarda görülen şiddet sahneleri, gençlerin zihinlerinde normalleşirken; dizilerde gördükleri mafya kültürü, çeteler ve suça yönelten yaşam tarzları da bu davranışları beslemektedir.
Okullarda öğrenciler arası zorbalık giderek artmakta, hatta öğretmenlere yönelik şiddet vakaları bile yaşanmaktadır. Sokaklarda ise başıboş gezen gençler, küçük çeteler hâlinde toplumun huzurunu bozmaktadır. Bu durumun önüne geçmek için yalnızca pedagojik önlemler değil, aynı zamanda disiplinli güvenlik önlemleri de alınmalıdır.
4. Devletin Gücü ve Caydırıcı Hukuk
Her devletin temel görevi, vatandaşının canını, malını ve huzurunu korumaktır. Bunu sağlayan en önemli unsur ise devlet otoritesidir. Vatandaş, devletin yasalarından çekinmeli; kanunun caydırıcılığını hissetmelidir.
Bugün Türkiye’de kanunlarımız çoğu zaman yavaş işler, cezalar caydırıcı olmaktan uzaktır. Bu durum, özellikle gençler üzerinde devletin gücünün sorgulanmasına yol açmaktadır. Çözüm nettir:
- Polis ve jandarmanın yetkileri artırılmalı,
- Suç işlendiğinde hızlı yargılama ve hızlı ceza uygulanmalı,
- Zorbalık, çeteleşme ve dijital suçlar için caydırıcı kanunlar çıkarılmalı,
- Kanunlar tavizsiz ve kararlı bir şekilde uygulanmalıdır.
5. Sosyal Medya, Diziler ve Yaş Denetimi
Bir diğer kritik mesele, sosyal medya, dizi platformları ve oyunlarda yaş denetimidir. Bugün birçok aile, çocuklarının yaş sınırlarını aşabilmesi için kendi kimlik bilgilerini kullanarak hesap açmaktadır. Bu, çocukların çok erken yaşta sınırsız dijital bir dünyaya girmesine neden olmaktadır.
Devlet, sosyal medya ve dizi platformlarını kimlik doğrulama sistemleri uygulamaya mecbur bırakmalıdır. Çin örneğinde olduğu gibi, çocukların günlük oyun ve sosyal medya kullanımına süre sınırı getirilebilir. Netflix, Disney+ gibi platformlarda çocuk profilleri zorunlu hâle getirilmeli; Türkiye’de RTÜK benzeri kurumların denetimi güçlendirilmelidir.
6. Dizilerin ve Filmlerin Kültürel Tesiri
Diziler ve filmler, gençlerin dünyasında yalnızca bir eğlence aracı değildir. Onlar kültürel kimlik ve rol modeller üretir. Bugün Türkiye’de pek çok genç, izlediği dizilerdeki karakterleri rol model almakta; davranışlarını, giyim tarzını, hatta konuşma biçimini onlara göre şekillendirmektedir.
Bu noktada Türk yapımlarının sorumluluğu büyüktür. Toplumsal şiddeti özendiren, mafya kültürünü romantize eden, aile bağlarını zayıflatan yapımlar gençleri olumsuz etkilemektedir. Türkiye’nin güçlü aile yapısını ve değerlerini yansıtan kaliteli yapımlar üretilmeli, sinema ve televizyon teşvik politikaları bu bilinçle yeniden düzenlenmelidir.
7. Devlet–Aile–Okul İşbirliği
Bu sorunun çözümü yalnızca devletin işi değildir. Aileler, okullar ve devlet birlikte hareket etmelidir.
- Devlet yasaları çıkarır ve uygular.
- Okullar çocuklara dijital ve kültürel bilinç kazandırır.
- Aileler çocuklarını denetler ve rehberlik eder.
Bu üç ayak bir arada olmadıkça, ne yasalar tek başına çözüm olur ne de eğitim yeterli olur.
8. Türkiye İçin Çözüm Stratejisi
Türkiye’nin bu meselede atması gereken adımlar şunlardır:
- Müfredat Reformu: İlkokuldan itibaren dijital okuryazarlık ve medya okuryazarlığı dersleri zorunlu olmalı.
- Aile Eğitim Programları: Velilere düzenli bilgilendirme seminerleri yapılmalı.
- Hızlı ve Caydırıcı Hukuk: Suç işleyen gençlere yönelik cezalar hızla uygulanmalı.
- Polis ve Jandarma Yetkileri: Çeteleşme ve sokak zorbalığına karşı kolluk güçleri güçlendirilmeli.
- Yaş Doğrulama: Sosyal medya, dizi ve oyun platformlarında kimlik doğrulama zorunlu olmalı.
- Süre Sınırı: Çocukların günlük oyun ve sosyal medya kullanımına sınır getirilmeli.
- Okullarda Disiplin: Öğrenciler arası zorbalık hem dijital hem fiziki ortamda sıkı şekilde takip edilmeli.
- Toplum Bilinci: Medya aracılığıyla geniş çaplı farkındalık kampanyaları düzenlenmeli.
- Ulusal Dijital Güvenlik Stratejisi: Türkiye kendi dijital güvenlik politikasını oluşturmalı.
- Dizi ve Film Teşvikleri: Toplumsal değerleri güçlendiren yapımlar desteklenmeli.
- RTÜK ve Denetim: Dijital platformlar için daha sıkı içerik denetimleri getirilmeli.
- Psikolojik Destek: Oyun bağımlılığı ve ekran bağımlılığı yaşayan gençlere devlet destekli psikolojik danışmanlık hizmetleri sunulmalı.
9. Sonuç: Devletin Gücü, Toplumun Sigortasıdır
Dijital oyunlar, sosyal medya, diziler ve filmler çağımızın gerçeğidir. Bunları yok sayamayız. Ancak kontrolsüz bırakıldığında, gençleri ve toplumu büyük tehlikelere sürükler. Türkiye’nin geleceği için yapılması gereken nettir: Devlet disiplinli olacak, okul bilinçlendirecek, aile sorumluluk alacak.
Vatandaş devletin gücünü hissetmeli; sokaklarda çeteleşen gençler, okullarda zorbalık yapan öğrenciler tavizsiz şekilde denetlenmelidir. Polis ve jandarmanın yetkileri artırılmalı, kanunlar daha caydırıcı ve hızlı uygulanmalıdır. Dizilerin, oyunların ve filmlerin toplumsal etkileri bilimsel olarak analiz edilmeli, gençlere bu konuda eleştirel bilinç kazandırılmalıdır.
Unutmayalım: Türkiye’nin en büyük gücü, devlet geleneği ve milletinin devletine duyduğu saygıdır. Eğer bu saygıyı kaybedersek, geleceğimizi kaybederiz. Eğer bu disiplini güçlendirirsek, hem dijital çağın risklerini en aza indirir hem de çocuklarımızı ve toplumumuzu güvenle geleceğe taşırız.
Saygılarımla
Taşkın Koçak